Ali Bakıri, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e yazdığı mektupta, Filistin'de devam eden katliamla ilgili BM'nin hayati rolüne vurgu yaparak "Genel kınama ve küresel öfkeye rağmen, ve 24 Mayıs 2024 tarihli Uluslararası Adalet Divanı kararı ile işgalci rejim, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerine uygun olarak, Refah ilindeki sivillerin karşı karşıya olduğu ciddi yaşam koşullarını göz önünde bulundurarak: a) Gazze'deki Filistinli gruba tamamen veya kısmen fiziksel imha ile sonuçlanabilecek yaşam koşullarını dayatabilecek herhangi bir askeri saldırıyı ve diğer eylemleri derhal durdurmak, b) temel hizmetler ve gerekli insani yardımlar için Refah geçiş noktasını herhangi bir engel olmadan açık tutmak, c) Birleşmiş Milletler'in ilgili organları tarafından soykırım iddialarını araştırmakla görevlendirilen herhangi bir araştırma komisyonu, gerçekleri tespit etme heyeti veya diğer araştırma kurumlarına engelsiz erişimi sağlamak" zorunda bırakılmıştır. Ancak, Uluslararası Adalet Divanı kararından sadece birkaç gün sonra, uluslararası toplum Refah'taki mülteci kampına düzenlenen hava saldırılarının ardından en az 45 kişinin öldüğü ve İsrail'in Filistin halkına karşı bir soykırımın bir aşaması olarak kabul edilen çok üzücü sahnelere tanık olmuştur." ifadelerine yer verdi.
Bakıri, Gazze'deki tüm insani ihtiyaçların acil ve engelsiz bir şekilde karşılanması gerekliliğine dikkat çekerek şunları yazdı: "Uluslararası toplum, işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden suçları acilen durdurmalı ve masum sivilleri korumalıdır." dedi.
Bakan Vekili ayrıca "1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" ve BM Şartı'nın 24. maddesi uyarınca barış ve uluslararası güvenliği sağlama konusundaki ana sorumluluğa sahip olan Güvenlik Konseyi'nin sorumluluğunu ve 99. madde kapsamında Guterres'in de sorumluluğunu hatırlatarak, tüm ülkelerin soykırımı önlemekle hukuki olarak yükümlü olduğunu vurguladı.
yorumunuz