Trump yönetiminin İran’a yönelik stratejisi hezimete uğramıştır. Makro düzeyde ABD son birkaç on yılda kendisini küresel bir süper güç olarak lanse etmeye çalışmaktadır ve bu dönemde ABD'nin stratejisi, dünyada başka bir gücün hakimiyetini ve sultasını önlemek olmuştur. ABD, sert ve yumuşak güç kullanarak hedeflerini gerçekleştirmek istiyordur. ABD’nin sert güç olarak kullandığı savaş, dengeleme ve bunlara benzeri tutumları incelenmelidir. Yumuşak güç kullanım alanında ise ABD’nin medyayı kullanma kabiliyeti dikkate değerdir. ABD, İran karşısında tüm kaynak ve araçlarını yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde kullanmaktadır.
ABD, Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası dünyanın tek süper gücü olarak, dünyada hegemoyasını pekiştirmek için düyadaki yeni tehditlere karşı çıkmıştır. Bu yeni tehditlerden biri İran ve çin gibi yeni egemen güçlerin ortaya çıkmasıdır. ABD, Asya kıstasının Kuzey Doğusu, Avrupa ve Fars Körfezinde hiçbir galip hükümetin olmaması yönünde çaba sarf etmektedir.
ABD, Trump’ın liderliğinde kendini üstün görme politikasını izlemektedir. ABD Çılgın Adım teorisi ve Jujutsu stratejisini izlemektedir. Bu stratejinin temeli, savaş aracı olmadan veya küçük araçlarla bir veya birkaç aracı olmayan veya az aracı olan rakibi ortadan kaldırmaktır.
Trump’ın Amerika’sı Siyonist rejim ve Arabistan’a dayanarak ve Siyonist rejimin adım adım stratejisi çerçevesinde, İran’a müzakere tahmil etmek istiyor, fakat ABD, İran’ın karşılık verme stratejisini algılamaktan acizdir. Eğer Trump yönetimi İran stratejisini algılasaydı belki strateji değiştirerek daha iyi sonuçlar elde edebilirdi.
Trump’ın tüm yalan, yanlış ve yaygaracı iddiaları ve sözleri içinde, uygulamaya koyacağını söylediği ve daha sonra bunlardan vazgeçtiği belirttiği kadar baş döndürücü olay yoktur. Trump, zaten düzensiz olan dünya’ya daha fazla düzensizlik katarak, şartları içinden çıkmaz hale getirmeye çalışmaktadır. Örneğin İran’ı müzakereye davet ediyor fakat aynı anda İran aleyhine yeni ambargolar ilan ediyordur.
Trump yönetiminin İran stratejisi 5 ayaklıdır, ilk önce nükleer anlaşmadan çekilerek nükleer anlaşmanın İran füze programını kısıtlamadığını iddia etti. İkinci aşamada ABD azami baskı politikasını uyguladı ve ekonomik ziyanlarla İran’ı müzakereye itmeye çalıştı. Bu müzakeredeki amacı nükleer programda ve bölgesel meselelerde daha fazla kısıtlamaya gitmekti. Üçüncü aşamada Trump, Avrupa’yı ambargolarda yanına çekmeye çalışmaktadır. Dördüncü aşamada, Trump gerginlik ve muhtemel bir savaşı yönetmeye çalışıyor ve son olarak Trump ve yönetimi, İran halkını tahrik ederek itirazların artmasını ve İran yönetimine baskıları arttırmayı ve meşruiyetini sorgular hale getirmeyi düşünüyordur.
Fakat nükleer anaşmadan ayrılmak ve azami baskı politikası, Trump’ın hatalarından biriydi. Trump’ın hesaplarının aksine İran teslim olmak yerine azami direniş stratejisini seçerek Amerika’ya karşı geldi.
İran nükleer anlaşmadaki tüm taahhütlerini yerine getirmiştir. Bu da Avrupa açısından İran’ın diğer konularda müzakereye hazır olduğunu göstermektedir. Trump, nükleer anlaşmadan Avrupalıların tavsiyelerine rağmen ayrıldı.
Tüm bunlar göz önünde bulundurularak, Amerika’nın artık İran karşısında yeni bir stratejiye ihtiyacı vardır. Artık Washington’un İran’ın kabul edebileceği bir öneri sunma zamanı gelmiştir. Amerika artık ambargoları sonlandırmadan, İran varlıklarını serbest bırakmadan, diplomatik ilişki kurmaktan ve Tahran’ı yabancı yatırımı teşvikinden söz etmelidir. ABD’nın politikalarındaki bu değişim kazan-kazan stratejisine sebep olacaktır. ABD seçimlerinin yaklaşması ile birlikte zafer kazanan adayın İran karşısında yeni bir strateji uygulama fırsatı mevcuttur.
Twitter'da Takip Ediniz. https://twitter.com/Irna_Turkish
2012
yorumunuz