6 Tem 2020 02:14
Journalist ID: 2391
News ID: 83844068
T T
0 Persons
Cumhurbaşkanı Ruhani döneminde İran-Türkiye ilişkileri zirvede

Ankara, İRNA- Ortadoğu ve Batı Asya bölgesinin en önemli iki ülkesi kuşkusuz İran ve Türkiye’dir. Birçok ortak paydası bulunun iki dost, müslüman ve komşu ülke olan İran ile Türkiye'nin geniş ekonomik ve bölgesel işbirliği, iki komşu ülkenin dostluğunun derinliğini göstermektedir.

İstisnalar dışında 400 yıldır değişmeyen iki ülkenin sınırları farklı imparatorluklar ve siyasi rejimler, iki dünya savaşı, iç ayaklanmalar ve soğuk savaşı geride bırakarak günümüze kadar geçerliliğini korumuştur. Tarihte sınırlarının bunca zaman değişmediği başka ülkeler yok denecek kadar azdır. İşte bu herşeyden önce Türkiye ile İran ilişkilerinin sağlam olma yolunda ana unsurlardan birini oluşturmaktadır.

1963 yılında iki ülke arasında vizeler karşılıklı olarak kaldırılarak yeni bir evreye taşındı. Bu adımdan sonra Türkiye, İranlı turistler için en popüler destinasyonlarından birine dönüştü.

İran İslam Devrimi’nden beri Türkiye’de geçici bir süreliğine İran’a kuşkuyla bakılsa da İran-Irak savaşının bitmesi ve soğuk savaşın sona ermesi ile paralel olarak bölgede yeni düzenin kurulması ile birlikte iki ülke ilişkilerinin gelişmesi ihtiyacı çok net şekilde hissedildi ve özellikle Özal döneminde ilişkiler yeni düzeye taşındı. 90’lı yılların değişik ve karmaşık gelişmelerinden sonraysa AKP’nin Türkiye’de iktidarı kazanması iki ülke için dönüm noktası oldu.

İran ve Türkiye tarih boyu rekabet etse de hiç kimseye kazanç sağlamayan rekabeti özellikle son 20 yılda pozitif rekabete dönüştürme ihtiyacı duymuş ve bunu uygulamak için hayli başarılı bile olmuştur. 2000’lı yılların ortalarından etkisi hissedilen Amerikan yaptırımlarına karşı Türkiye her zaman İran’ın yanında yer almış ve hatta ağır cezaları göze alarak iki komşu ülkenin ilişkilerinin herhangi bir yabancı güç tarafından kontrol altına alınamayacağını vurgulamıştır. Ekonomik açıdan ikili ilişkiler yaptırımların zirveye ulaştığı 2012-2013 yıllarında sürdüğü bunun en bariz örneğidir.

Türkiye İran için Avrupa güzergahı, İran ise Türkiye’ye Orta Asya ve Hindistan rotası olarak önemlidir. İran Türkiye’nin petrol aldığı en önemli ülkedir. Doğazlgaz ithalatında da ikinci konumdadır. Petrol ve doğalgazın Türk sanayiinde ne kadar hayati önem taşıdığı hususunda fazla açıklamaya gerek yoktur. Öte yandan İran Amerika’nın tek yanlı ve zorbalık dolu baskılarında Türkiye’nin yardımını hissetmiştir ve sanayi ürünlerini Türkiye yoluyla temin etmiştir. İranlı yetkililer Türkiye’nin bu tutumunu her daim takdir etmiş ve her durumda bunu dile getirmişlerdir.

İlişkiler öyle hızlı ve güvenilir şekilde gelişmiş ki hatta Türkiye’nin iç meselesi sayılan başarısız darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında yer aldığını söyleyen ilk devlet İran olmuştur. 24 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı makamını koruyan Erdoğan’ın yeni iktidar döneminde ilişkilerin daha derinleşmesi öngörülmektedir. Artık ekonomik ilişkiler askeri, siyasi ve hatta stratejik boyuta ulaşmış ve bunun devam etmesi için her ili ülke politikacıları ve kamuoyu her zamanki gibi iki dost ve kardeş duygusunu paylaşmalıdır.

İki ülke uyuşturucu ve insan ticareti güzergahında yer aldığı için ortak güvenlik sorunları ile karşılaşmaktadır. Buna sınırların ötesindeki terör konusu da eklemek mümkün.

İki ülke devlet başkanları defalarca bir araya gelmiştir. Devrim sonra ilk defa dönemin cumhurbaşkanı Haşimi Rafsanci, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel'le bir araya geldi.

Ahmedinejad döneminde de bu görüşmeler süreklilik kazanmaya başladı. Ancak dönüm noktası, Ruhani'nin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yaşandı.

Cumhurbaşkanı Ruhani döneminde İran-Türkiye ilişkileri doruğa çıktı

Hasan Ruhani 2013 yılında göreve geldikten sonra iki ülke stratejik iş birliği konsey toplantıları sürekli ve düzenli olarak yılda bir defa bir ülkede yapıldı. Son toplantı ise korona salgını nedeniyle bir sonraki tarie ertelendi.

İki ülke liderlerinin karşılıklı görüşmelerinin en büyük kazanımlarından biri, iki ülke genelkurmay başkanlarının bir araya gelmesi ve İran Savunma Bakanı'nın İslam Devrimi sonrası ilk defa Türkiye'yi ziyaretyidi.

Cumhurbaşkanı Ruhani ilk defa 2013 yılında New York'ta dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Bu görüşme sonrası Gül yaptığı açıklamada, Ruhani ile görüşmenin iki ülkenin Suriye krizinin çözümü için görüşlerinin yakınlaşmasına fırsat sağladığını belirtti.

Ruhani 2013 yılında göreve geldikten sonra Erdoğan onunla yaptığı telefon görüşmesinde tebrik mesajlarını iletirken, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Ruhani'nin göreve gelme yemin törenine katılanlar arasındaydı. Ayrıca o yıl İran Dışişleri Bakanı Zarif'in Davutoğlu ile Hudson Nehri yakınlığında adım atması, Zarif'in iki ülkenin yakınlaştığı konusundaki diplomatik mesajıydı.

2014 yılında da Ruhani, İran'dan 18 yıl sonra Türkiye'ye resmi ziyaret için giden ilk cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. O Gül ve Erdoğan ile ayrı ayrı görüştü.

Gül, Ruhani ile görüşmeden sonra ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, iki ülke ticaret hacminin 15 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkması için çalıştıklarını belirtirken, Ruhani de İran'ın komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak istediğini ve Türkiye'nin İran açısından özel konuma sahip oluğunu dile getirdi.

2015 ve 2016 yıllarında da BM ve EİT gibi çeşitli toplantılarda iki ülkenin liderleri olarak Ruhani ile Erdoğan bir araya geldi. 2017 yılında Ruhani, İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına katıldı. Aynı yıl İran-Rusya-Türkiye liderlerinin Soçi'de Suriye krizi ile ilgili ilk toplantıları gerçekleşti ve bugüne kadar devam etmektedir.

2018 yılında da iki lider İran-Rusya-Azerbaycan liderler zirvesinde bir kez daha bir araya geldi. Aralık 2018'te ise 5. İran-Türkiye Stratejik İşbirliği Yüksek Konseyi toplantısınd Ruhani ile Lider görüştü. 2019 Şubat'ta da İran-Rusya-Türkiye Liderler Zirvesi 4. toplantısında yine iki lider yüz yüze görüştü.

Eylül 2018'de Astana Süreci'nin 3. toplantısında görüşen iki lider, Eylül 2019'da da Ankara'da Suriye krizini masaya yatırmak üzere Astana Süreci'nin 5. toplantısını yaptı.

Ruhaninin Türkiye'yi ziyaretinin yanı sıra Erdoğan da birkaç defa İran'a gelmiştir. Ayrıca iki ülke liderleri arasındaki telegon görüşmeleri sık sık yapılmaktadır.

İki ülke stratejik ilişki konsey toplantılarında alınan kararlarda ve imzalanan anlaşmalarda ekonomik açıdan önemli kazanımlar elde edilmiştir. Örneğin Ocak 2015'te yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşmsı'na göre İran'da Türkiye ihraç edilen 140 kalemde, Türkiye'den İran'a satılan 125 kalemde gümrük vergisi yüzde 20-50 arasında indirime tabi tutuldu.

Ruhani döneminde ikili ilişkilerin diğer önemli boyutlarından biri, İran ve Türkiye'nin bölgesel konularda iş birliği yapmasıdır. Bunu Suriye krizi, Kuzey Irak referandumu ve benzeri konularda gördük. Ayrıca Ruhani döneminde iki ülke sınır görevlileri arasındaki görüşmeler çeşitli düzeylerde sürdürülmektedir.

İki ülke şu ana kadar birçok alanda anlaşmalar yapmış ancak, çeşitli sebeplerden dolayı ve özellikle ABD'nin İran'a karşı uyguladığı ambargolar nedeniyle hayata geçmemiş birçok anlaşmanın mevcut olması, ikili ilişkilerde olumsuz etki bırakabilir.

Türk gazeteci ve Milli Gazete'nin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz'a göre, İran ve Türkiye, İslam dünyasının iki kilit ülkesi olarak tarihi süreçte, bir sorunu çözmeye kararlıysa o meselenin çözüme kavuşma ufku açılmıştır. Bunun örneği de Kuzey Irak'taki referandum sürecinde yaşandı. İki ülke ortak kararlılıkla bu sorunu çözmeyi başardı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de, ‘’Şahın devrilmesiyle birlikte ABD ve İsrail bölgedeki önemli bir müttefikini kaybetmiş ve İran Devleti ve milleti gibi bölgenin önemli bir gücü emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadelede saf tutmuştur’’ görüşünü dile getiriyor.

Perinçek, ‘’İran’ın kararlılığı, Bölgedeki ve Dünyadaki dengeleri etkilemiş, birçok ülke ve halk, ABD emperyalizmine ve İsrail işgalciliğine karşı mücadelede daha atak, daha kararlı olarak mevzi tutmuştur. Devrimin en başarılı olduğu konular nelerdir?’’ sorusuna karşın,  ‘’İran’da ve bölgede özgüveni güçlendirmesi, İran’ı birleştirmesi, ambargolara ve yaptırımlara karşı özgüçlere dayanarak güvenliği sağlamlaştırma ve ekonomiyi inşa kararlılığını geliştirmesi. Bunlar yanında Batı Asya’da ABD emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşı mücadele eden ülkeler ve milletlerle dayanışma. ‘’İran’a yönelik ambargo ve yaptırımlara rağmen, İran yönetimi kararlı duruşunu değiştirmemiş, böylece İran halkına ve bölge ülkeleri ile milletlerine verdiği sözleri yerine getirmiştir.’’ görüşünde.

0 Persons

yorumunuz

You are replying to: .