Orta Asya’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Hindistan’a ve Pakistan’a geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz Bayramı, Türkiye’nin birçok bölgesinde yüzyıllar boyunca yaşatılagelmiş ve hafızalarda tazeliğini korumuştur ve özellikle son 30 yılda yeniden eski ihtişamıyla kutlanmaya başlamıştır.
‘yeni gün’ anlamına gelen Nevruz’un kökeninde bahar mevsiminin gelişi yatar. Ağır ve sert kışın ardından insanlar, doğanın canlanmaya başladığını ve gündüz ile gecenin eşitlenmesini kutlamak için kendi kültürleri bağlamında binlerce yıl içinde gelenek ve görenekleri yaratmış ve yaşatmıştır ve buna Nevruz törenleri denmiştir.
Nevruz farklı coğrafyalarda farklı isim ve genelek göreneklerle kutlansa da, bu törenin aynı anda aynı kaderi paylaşan coğrafyalarda benzer ritüellerle kutlanması, bölge halklarını yakınlaştırarak aralarındaki bağları pekiştirneye katkıda bulunabilir.
İran ile Türkiye, ortak din, kültür, gelenek görenek, inanç sistemi ve coğrafyayı paylaşmaktadır. Dil açısından da iki halk arasındaki yakınlık dikkate değerdir. İki devlet arasındaki dostane ve kardeşçe ilişkiler de aslında iki halk arasındaki kardeşlikten kaynaklanıyor. İran ve Türk halkı tarih boyu bağlarını asla koparmamış ve ortak kültürüne sahip çıkmıştır.
Son yıllarda Nevruz bağlamında İran ve Türkiye’nin bir araya gelmesi gündeme gelmiş ve bu çerçevede adımlar atılmıştır. Örneğin bu yıl 20 Mart’ta 1. Sınırsız Nevruz Festivali adıyla ilk defa Tahran’da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bünyesinde uluslararası nevruzu kutlama töreni düzenlenecek. Törenede Türkiye’den de konuklar yer alacak.
Bu törenin bölge halkları arasında dostluk ve kardeşlik duygusunu yaygınlaştırma amacı güttüğü ve Sınırsız Nevruz Festivali’nin Tahran’da düzenlenmesinin yerel ve yabancı medyada geniş yer bulacağı kesindir.
İlber Ortaylı 22 Mart 2012’de Milliyet gazetesinde kaleme aldığı yazısında: ‘Nevruzun hem isim hem de muhteva olarak geleneklerle, toplum ve devlet hayatıyla bağdaşması İran medeniyetine özgüdür. Bugünkü İran’da Nevruz çok kendine özgü, kutlanışı bir sanat eseri olan ve İran’ın bütün halklarını birleştiren bayramlardan biridir.Bütün civar halklar yani Kafkasya ve Orta Asya da Nevruz’u İranlılardan öğrenmiştir. Ama Nevruz ve benzeri bayramlar Türkler arasında da kutlanır.
İran’da Nevruz Bayramı kutlamaları çeşitli ve farklı kutlamaları içinde barındırır. Kutlamalar kapsamında ilk olarak önceki yılın son haftasının son Çarşamba gecesinde Çarşamba Suri töreni kutlanır. Çarşamba Suri, ‘Baharı Karşılama Kutlamaları’ olarak da adlandırılan ve Nevruz’un gelmesinden önceki son Çarşamba gecesinde kutlanan eski İran kutlamalarından biridir.
Aslında Nevruz kutlamalarınının ön kutlaması ve girişi niteliğinde olan Çarşamba Suri, yılın son ayının son çarşamba gecesinde kutlanan özel bir törendir. Töreni kutlamakla insanlar baharı karşılamaya gidiyor.
Eski İran geleneklerine göre, Çarşamba Suri’de ateş yakılır ve insanlar üzüntü ve sorunlarını uzaklaştırıcı temasını taşıyan sembolik şiirler okuyarak bu ateşin üzerinden atlar. Başka bir deyişle insanlar, gam ve kederlerini yılsonunda ateşe vererek karşılığında ateşin kızgınlığı ve ısısından enerji ve güç alırlar.
Ateş, Çarşamba Suri töreninin ana unsurudur. Halk, ateş yakarak çevresine toplanır ve ateş alevlerinin üzerinden atlayıp üzüntü ve zorluklarını ateşe verir ve yakar.
Çarşamba Suri’de alevlerin üstünden atlamanın yanı sıra, ‘kaşık çalma’ isimli diğer bir gelenek ve görenek var. Bu törende, kızlar ve erkekler yüzlerini örterek komşularının evlerine gider ve komşu, tabağa çarpan kaşığın sesini duyar duymaz dışarı çıkıp tabaklarına kuru yemiş bırakır veya onlara bir hediye verir.
Çarşamba Suri kutlaması, son yüzyıllarda İran'ın büyük şairi Firdevsi'nin Şehnamesi’ndeki şiirlerde de işaret edilen eski İran ritüel ve gelenekleri arasında yer alıyor.
Bu tören İran'ın çeşitli şehir ve bölgelerinde değişik geleneklerle yapılmasına rağmen ateşin yakılması, bütün bölgelerde yapılagelen ortak bir özelliktir.
Bu sırada Nevruz Bayramı’nın gelişini kutlamak ve yeni yıla hazırlıklı olarak başlamak için evde her yer pırıl pırıl temizlenir. Bu geleneksel bir ritüele dönüşmüş gibi, tüm insanlar evlerini temizlemeyi Nevruz törenlerinin olmazsa olmazlarından biri haline getirmiştir.
Çarşamba Suri töreninin ardından Yeni Yılı’n gelişi sayılan Nevruz anı kutlanır. Her yıl, zaman döngüsüne göre ayarlanan yılbaşı saatinde aile halkı, heftsin adlanan sofra etrafında toplanır ve yeni yılın girişini kutlar.
(7 s) diye ifade edilen, ‘s’ harfi ile başlayan yiyecek ve eşyaların masaya dizildiği bu sofrada, ‘sebz’ yani yeşillik için çimlendirilen bakliyat, buğday da ayrıca bir tepsi ile sofraya konur. Bir sikke (altın veya gümüş) vardır ve eski adetlere binaen bir ayna ve bir Kur’an. Aile 13 gün boyu muhafaza edilen bu kutsal sofranın etrafında toplanır.
Sülalenin ölmüşlerinin ruhlarının da eve geldiğine inanılır ve çerağ (ışık) yakılır. Mezarlıkla başlayan ziyaretler yaşayanlar arasında devam eder. Çocuklara bayramlık diye hediyeler veya nakit para verilir. Yıl boyu birbirini görme şansı bulmayan yakın ve uzak akrabalar, karşılıklı evlerini ziyaret ederek, hal hatır sorar ve yeni yılı tebrik eder.
Nevruz Bayramı’nı kendi köyü ve şehrinde geçirmeyip tatile çıkanların sayısı da son yıllarda bir haylı arttı. Turistik veya dini ziyaret amacı taşıyan bu yolculuklarda aile halkı veya aileden bazı kişiler, Meşhed’de İmam Rıza Türbesi veya Kum’da Hz. Mesume Türbesi’ni ziyarete gider. Turistik geziler yapan aileler de genellikle İran’ın yemyeşil bölgesi Hazar Denizi kıyısındaki şehir ve kasabalara veya güneyinde çok elverişli iklimi ile Fars Körfezi kıyılarındaki illere akın eder. İsfahan, Şiraz, Tebriz ve Yezd gibi ülkenin en eski ve tarihi şehirleri de Nevruz’da turistlerin gelişi ile bambaşka bir havaya bürünür.
Nevruz tatillerinin resmi olarak 4 gün olmasına rağmen genellikle İran’da 20 gün insanlar tatil yaparak dinlenir. İran takviminin ilk ayı Ferverdin’in 13’ünde Allah’n 12 günde dünyayı yaratıp işi tamamladığına inanıldığından o gün dinlendiğine inanılır. Tabii insanlar da dinlenir. Modern İran 20 gün boyu oradan oraya gezer, geziler yurtdışına da taşar, çarşı pazar canlanır.
İran’da yapılan Nevruz anane ve gelenek görenekleri, genel çizgileriyle komşu ülkelerde de yapılır. Türk halkı diğer akraba Türk toplulukları gibi binlerce yıl öncesinden Nevruz Bayramı’nı kutlamışlardır. Osmanlı döneminde sultanların saraylarında ‘Nevruziye’ diye bir yemek yapılır ve halk arasında dağıtılırdı.
Türkiye’de özellikle güney ve doğuda insanlar arasında Nevruz Bayramı kendine özgü ritüelleri ile değerini korumuştur. Gaziantep, Mersin, Kars, Iğdır ve Malatya’da hala bu bayram, canlılığını korumakta ve Nevruz Sultanı veya Kışın Sonu Bayramı adları ile sürdürülmektedir. Türkiye’de 20. yüzyılın sonlarından itibaren Nevruz yeniden değer kazanmıştır.
Atila Behjati
Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
9489
Tahran, 19 Mart, IRNA- Nevruz’un dünya genelinde İranlıların en eski ritüel ve geleneklerinden biri olarak bilinmesine rağmen, İran’a komşu halklar bu ritüeli benimsemişlerdir. Nevruz, İran halkı ile komşu ülke halkları arasında ortak kültürel bir değer olarak, halkları birleştirici güç niteliği kazanmıştır.