Ayetullah Hamanei: Dünkü İslam Cumhuriyeti Fidanı, Bugün Sağlam Bir Ağaca Dönüşmüştür

Tahran, İRNA- İslam İnkılabı Lideri yaptığı konuşmada “Bunun küçük bir örneği de biz oluyoruz; İslam Cumhuriyeti. Biz büyük güçler karşısında durduk. Bir zamanlar bu dünya iki büyük gücün tekelindeydi; ABD ve eski Sovyetler Birliği. Onlarca konuda anlaşmazlık içerisinde olan her iki güç de bir konuda müttefikti; o konu da İslam Cumhuriyeti’ne karşıtlıktı. Onlar bu fidanı kökten çıkarabileceklerini hayal ederdi. Bugün ise bu fidan, sağlam bir ağaca dönüşmüş durumda. Onu koparmayı düşünenler halt eder. Biz durduk ve ilerledik” ifadelerini kullandı.

İslam İnklabı Lideri Ayetullah Ali Hamanei 36. Uluslararası İslami Vahdet Konferansı Katılımcıları ve İranlı yetkililerin bulunduğu oturumda konuşma yaptı.

İslam İnkılabı Rehberi “Burada bu günü kutlamakta esas olan nokta sadece günü kutlamak ya da onu hatırlamak değil. Esas olan Peygamberden ders almak ve onu örnek olmaktır” dedi.


İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Ali Hamanei’nin konuşmasından satırbaşları:

“Vahdetten ümit ettiğimiz istikbara (emperyalizm) karşı birlikte hareket etmektir.

Vahdet nedir? Vahdetten kasıt kesinlikle mezhepler birliği değildir, yani birinin diğerinin mezhebine , diğerinin de bununmezhebini benimsemesi değildir. hayır, kesinlikle ümit edilen bu değildir.

Vahdet coğrafi de değildir. 1960 ve 1970 yılları başlarında bazı Arap ülkelerinde birlik olma konusunda anlaştıkları ve birlik olduklarını ilan ettiler gibi. Bu olmadı ve olmayacak da.. Bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.”
 

“Vahdetten kasıt, İslam ümmetinin menfaatini korumadaki vahdettir. Öncellikle İslam ümmetinin menfaatlerinin nerede olduğunu ve ne olduğunu teşhis etmeliyiz sonrasında milletler uzlaşmalılar. İslam ümmetinin bugün neye ihtiyacı olduğuna bakılmalı; kiminle düşman olunmalı kiminle dost olunmalı ve ne şekilde dostluk edilmeli. Bu tutumlar hakkındafikir alışverişleriyle, müzakerelerle anlaşmaya varılmalı ve bu baz alınarak hareket etmeliler. Ümit edilen (kast edilen);istikbara (emperyalizm) karşı birlikte hareket etmektir”
 

“Günümüzde günbegün belli olmaktadır ki dünyanın siyasi durumu değişmekte. Tek kutuplu olma meselesi ve bir iki gücün, toplumlar ve ülkelere karşı zorbalık yapması meselesi meşruiyetini yitirmiştir. Yani ülkeler artık uyandı. Tek kutuplu düzen istenmeyip reddedildi ve bu mesele yavaş yavaş daha da belirginleşiyor.
Tek kutuplu düzen nedir?  Farz edin ki ABD, Irak için ya da Suriye için, İran için veya Lübnan için ya da falanca yer için ‘şunu yapmalılar, bu olmalı, bu olmamalı’ şeklinde karar vermesi anlamına geliyor.  Bazen söyler, bazen söylemez ama amel eder. Bu gün böyledir. ülkeler için planlar tasarlayıp güçlerini seferber ederler . İstikbarın (emperyalizm) planları var. Küresel emperyalizmi farklı bölgelerde ülkelere ve toplumlar üzerindeki sultası değişmektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısında sömürgeye karşı gerçekleşen ayaklanma gibi  doğrudan sömürgeye karşı ülkeler art arda ayağa kalktılar”
 

“Peki İslam ümmetinin bu yeni dünya düzenindeki yeri neresi?  Biz İslam ümmeti, biz İslam ülkeleri ve Müslüman toplumlar yavaş yavaş şekillenen bu yeni dünya düzeninde yüksek bir yerde olabiliriz,  bir örnek model olarak gündeme gelebiliriz, bir öncü olabiliriz; Bu tek bir şartla olabilir. Bu şart nedir? Birlik, ayrışma olmaksızın, düşmanın vesveselerinden kurtularak, ABD’nin vesveselerinden, Siyonistlerin vesveselerinden ki bazen bu vesveseler kendi içimizdekilerden de duyulmaktadır.  Eğer bu şartı sağlayabilirsek şüphesiz İslam ümmetini yeni dünyada ve gelecekteki siyasi coğrafyada yüksek bir yere taşıyabiliriz”

“Müslüman milletler arasında ittifak ve birlik mümkündür ancak çaba gerektirir. Biz İslami ülkelerin politikacıları, yetkilileri ve hükümetçilerden de ümidimizi kesmiş değiliz ancak en çok İslam dünyasının seçkin azınlığına ümitliyiz; İslam’ın alimleri, aydınları, akademisyenleri, basiretli gençleri, bilgeleri, edipleri, şairleri, yazarları, basın yöneticileri. Bizim ümidimiz daha çok bu kesime yönelik. Bu gruplar bağımsızlık ve sorumluluk duygusunu benimsesin. Seçkin azınlık bir yola girdiğinde, kamuoyunu da o yöne doğru harekete geçirir. Bir ülkede kamuoyu şekillendiğinde, ülkeyi yönetme politikaları da zorunlu olarak o yöne doğru hareket edecektir”

“Bunun küçük bir örneği de biz oluyoruz; İslam Cumhuriyeti. Biz büyük güçler karşısında durduk. Bir zamanlar bu dünya iki büyük gücün tekelindeydi; ABD ve eski Sovyetler Birliği. Onlarca konuda anlaşmazlık içerisinde olan her iki güç de bir konuda müttefikti; o konu da İslam Cumhuriyeti’ne karşıtlıktı. Onlar bu fidanı kökten çıkarabileceklerini hayal ederdi. Bugün ise bu fidan, sağlam bir ağaca dönüşmüş durumda. Onu koparmayı düşünenler halt eder. Biz durduk ve ilerledik”

“Günümüzde en çok üzerinde durulması gereken mesele mezhep meselesidir; Şii ve Sünni. İnançtaki ihtilaflar ve mezhep anlaşmazlıklarının nizaya dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Bazı şeyler niza oluşturur ve ciddi bir şekilde buna engel olmamız gerekir. Günümüzde artık ABD’li ve İngiliz politikacılar da bir araya geldikleri yerlerde Şii ve Sünni meselesine giriş yapıyor; bu çok tehlikeli bir husustur”

“İslam karşıtı olanlar; ne Şii’yle iyidir ne de Sünni’yle. Bunlar (mezhep) meselesine giriş yapmış bulunuyor. Ben bir zamanlar İngiliz Şiiliği ve Amerikan Sünniliği demiştim; Bazıları biz İngiliz Şiiliği dediğimizde yalan söyleyip öyle lanse ettiler ki sanki İngiliz Şii’si, İngiltere’de yaşayan Şii anlamına geliyor, hayır! İngiliz Şii’si İslam ülkelerinin içinde olabilir. Bu ifadeden kasıt İngiltere’den ilham alandır; yani kavga oluşturan Şii, yani kavga oluşturan Sünni. Tıpkı IŞİD, Vahhabiler ve bunlar gibi kavga oluşturalar. Tıpkı tekfirciler; bunların adı Müslüman, İslam’ın bireysel hükümlerine de bağlı olup onları da yerine getiriyor olabilirler ancak düşmanın hizmetinde hareket ediyorlar. İhtilaf oluşturan hangi konumda olursa olsun, hangi makamda olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun hiç fark etmez, o düşmanın hizmetindedir. Biz bu akideye inanıyoruz”

“Biz Şiiliği savunma adında Sünni kardeşlerimizin duygularını incitenlere karşı ciddi müdahaleler gerçekleştirdik. Bu yaklaşımın herkes tarafından benimsenmesi gerekir. Bu yönde ortak bir görüşün oluşması gerekir. Elbette ki her iki tarafta da bazı aşırıcılar vardır. Hem Şiilerin arasında inanışları veya her hangi başka bir sebepten dolayı aşırıcılık yapanlar var. Sünnilerin arasında da aşırıcı olanlar var”


Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish

 

2 Persons

İlgili haberler

yorumunuz

You are replying to: .