Al Halife rejiminin cinayetlerine karşı 14 Şubat 2011'de başlayan Bahreyn halk ayaklanması, Bahreyn'deki rejimin baskıcı eylemlerine karşı uluslararası kurumların ve insan haklarının susma orucuna rağmen devam ediyor.
Bahreyn halkı, 14 Şubat 2011'deki devrimden önce İngilizlerle savaştı ve o zamandan 2011'e kadar kalıtsal değil ulusal bir hükümet kurmak için Al Halife hükümetine karşı ayaklandı.
14 Şubat 2011'den (on bir yıl önce) beri Bahreynli siyasi ve sivil aktivistler, bu küçük Körfez ülkesinde sivil ve siyasi talepleri yerine getirmek için adımlar attılar, ancak Al Halife'nin şiddetli baskısı ve keyfi tutuklamaları nedeniyle zafer hedeflerine henüz ulaşmış değillerdir.
14 Şubat 2011'den sonraki Bahreyn devrimi çalışmaları, uzun süredir bu ülkede siyasi reform için çalışan bu ülke halkının, özgür parlamento seçimlerine göre ülkenin anayasasında en baştan bir değişiklik çağrısında bulunduğunu gösteriyor.
İkincisi, kralın başbakanı ülkenin ilk yürütme organı olarak atama hakkı yoktur ve başbakan, oy sandıkları aracılığıyla halk oyu ile seçilmeli ve yürütme kral tarafından atanmamalı, parlamento ise hükümeti denetlemelidir. Hükümet ve bakanlar bu oya güvenmelidir.
Protestocuların diğer talepleri arasında sınır dışı edilenlerin geri dönüşü, siyasi tutukluların serbest bırakılması, parti kurma yasağının kaldırılması, ifade ve basın özgürlüğü, Şii çoğunluk ve Sünni azınlık da dahil olmak üzere tüm gruplar arasında eşitlik, terörün durdurulması yer aldı.
Ancak Bahreyn Kralı, bu 11 yıl boyunca protestocuların ilk taleplerine kulak asmak yerine, insanların öldürülmesi ve protestoculara karşı işlenen suçların emrini vermiş ve barışçıl protestoları daha da bastırmak için Suudilere başvurmuş; Öyle ki, protestocuları bastırmak, camileri, Hüseyniyeleri yıkmak ve Şiilerin dini ayinlerini bozmak amacıyla Suudi askeri ve güvenlik güçlerini Bahreyn'e getirdi.
Al Halife rejiminin muhalifleri, Suudi rejiminin ülkelerini bin asker ve güvenlik gücü göndererek "işgal ettiğine" inanıyor ve bunu "savaş ilanı" olarak nitelendiriyor.
Bahreyn'in en büyük muhalefeti olan İslami Cemiyet el-Vifak, Suudileri sivillere ve barışçıl protestoculara karşı bir savaş ilan etti ve Bahreyn halk ayaklanmasını bastırmak için Riyad-Manama işbirliğine yanıt olarak, "herhangi bir ekipman veya bombardıman uçağı ve "Bahreyn'in hava veya kara sınırındaki savaş, askeri bir işgal ve bu ülkenin halkına karşı bir savaş ilanıdır." ifaesini kullandı.
Bahreyn ise bölgedeki başlıca ABD askeri müttefiklerinden biridir ve Fars Körfezi'ndeki ABD askeri, deniz ve lojistik üsleri sularında bulunmaktadır ve bu baskılar kesinlikle ABD tarafından desteklenmektedir.
Ayrıca Bahreyn Kralı'nın Siyonistlerin Bahreyn'e resmen açılması ve Bahreyn'de Siyonizm'den yararlanarak halk ayaklanmasının askeri alanda bastırılması için normalleşme anlaşması yapması, durumun vehametini gözler önüne seriyor.
Al Halife rejimi, kendisine karşı halk ayaklanmasının başladığı 14 Şubat 2011'den bu yana, 11 binden fazla Bahreyn vatandaşını düzmece suçlamalarla gözaltına aldı ve birçok muhalefet figürünü vatandaşlıktan çıkardı.
Uluslararası Af Örgütü geçen yıl yaptığı açıklamada, Bahreyn'deki halk ayaklanmasından 10 yıl sonra, siyasi baskının ifade özgürlüğü için tüm alanları tıkamasıyla sistematik adaletsizliğin yoğunlaştığını söyledi.
Halk Ayaklanmasının On Birinci Yıldönümüne İlişkin 14 Şubat Bahreyn Koalisyonu Bildirisi
Bahreyn Koalisyonu, Al Halife'ye karşı halk ayaklanmasının 11. yıldönümü münasebetiyle 14 Şubat'ta, 'Bahreyn'deki 14 Şubat 2011 ayaklanması, Al Halife rejiminin Bahreynlilerin meşru talepleri ile insanların siyasi kararlara katılmasını engellemek için yıllarca süren yalan, aldatma ve ikiyüzlülüklerinin ardından geldi. Bazı muhalefet partileri, arlamentonun kubbesi altında reformlar yapmaya çalıştılar ama sonuç alamadılar' ifadesini kullandı.
Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
yorumunuz