Tahran, İRNA- Allame Tebatebayi Üniversitesi öğretim görevlisi Kasım Purhasan, ünlü Müslüman bilim adamı Eburehyan Biruni'nin bilimin farklı kollarındaki özgün yaratıcılık ve keşiflerine değinerek, ''Eburehyan 30 yaşına yaklaşırken yerküresinin çapını ölçtü, yerküresinin hareketli olduğu teorisini savundu ve ay tutulmasını birkaç defa gözlemledi'' dedi.

Ebureyhan Biruni'nin 1050. doğum yıldönümü nedeniyle İRNA'ya konuşan Dr. Purhasan, bu büyük Müslüman bilim adamının bilimsel faaliyetleri ile eserlerine dikkati çekerek, ''Ebureyhan İslam'ın altın çağı denilen dönemde 80y yıllık ömründe önemli kitaplara imza attı. 28 yaşında dünyanın çapını ölçmeye çalışıyor ve bunu nihayet başarıyor. Dünyanın kendi ekseninde ve güneş çevresinde dönmesi teorisini savunuyor. Gürgan, Harzem ve Hindistan'da defalarca 393. ve 394. Hicri yıllarında ay tutulmasını gözlemliyor. Ebureyhan astronomide öyle önemli bir şahsiyet ki 406. Hicri yılında yani sadece 44 yaşındayken Harzem'de Şah Halkası adlı bir gözlemevi kuruyor'' diye belirtti.

İslami düşünürlerin İslam uygarlığının ortaya çıkmasındaki önemli konumuna dikkati çeken Purhasan, ''İslam dünyasında o dönemde önemli gelişmeler yaşanıyor. Ortaya çıkan düşünürler zamanla kendi eserlerini oluyor ve böylece bilimde bir birikim ve ardıcıllığa tanık oluyoruz. 320 Hicri yılında bazıları Yunanistan, Platon ve Aristoteles dünyası dışına çıkamayacağımızı söylese de Farabi, İbni Sna, Ebureyhan ve Zekeriya-ı Razi bu görüşü geçerisz kılarak bilimin sadece Batılılar nezdinde olmadığını vurguluyorlar'' değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman bilim adamlarının Farabi'nin 300 Hicri yılında ünlenmesinden Ebureyhan'ın 442 Hicri yılına kadar vefatını içeren 150 yıllık bir süreçte bilimi biriktirmeye ve böylece İslam uygarlığını ortaya çıkarmaya çalıştıklarını dile getiren Purhasan, 'Bana göre eğer bugün İslam dünyasındaki bilim adamları 100 ila 150 yıllık bir süre çalışarak bilimi kalıcı kılarlarsa İslam uygarlığını diriltmenin ötesinde yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeni bir uygarlık bir yaratabiliriz. Bu mesele bizzat İslam dünyasındaki sorunları çözebilir. İslam tarihi ile bu dinin hakikati ve zatı arasında fark vardır. İslam dini, Emevilerle Abbasilerin ürettiği tarihten farklıdır. Yani İslam tarihinden yaşananlar, iktidar ve halifelik meselesiydi ancak İslam dini kendi zatında Allame Tebatebayi'nin de Elmizan Tefsiri'nde belirttiği üzere akıl ve bilimin ta kendisidir'' diye konuştu.

Purhasan röportajın devamında şu ifadeleri kullandı:

''Hristiyanlık tarihi, İslam tarihinden farklıdır. Hristiyanlığın temelinde bilimden kaçınmak ve inanca yönelmeyi savunma yatıyordu. Son 200 yılda da Hristiyanlığın iman ve inanç temelinde şekillendiğini görebiliriz. Oysa bizzat Cemalettin Esedabadi (Afgani) zamanından beri İslam dünyasındaki düşünürler, bilimsel restorasyon peşinde olmuşlar. Zira onlara göre İslam uygarlığı, İslam'ın zatı ve hakikati tarafından desteklenmektedir. Bu yüzden önemli husus şu ki İslam dini tarihinde, bilim ve din arasındaki çatışmazlık söz konusu olmadığı gibi, Ebureyhan, İbni Sina ve Farabi gibi düşünürlerimiz, İslam dininin bilime verdiği destek sayesinde bu yolda çabaladı ve dinin desteğine de vurgu yaptı.

Hiçbir ülke teknoloji olmaksızın uygarlık yaratabileceğini iddia edemez. Ancak kontrolüne girdiğiniz teknoloji ile ahlaki, insani, manevi ve insanların ihtiyacına yarayan teknoloji arasında fark vardır. Bu, Heidger'in Teknolojiye Soru kitabında dillendirdiği aynı meseledir. Heider burada Batı'nın teknolojiye yenik düştüğün söylemektedir.

Birçok Batılı düşünür ve bilim adamı, modernite hususunda yanlış yoldan ilerledikleri görüşünü paylaşıyor. Modernite, din değerlerine ve inanca karşı çıktığı zaman sorunlu hale geldi. Yeni Batı aklının dinle diyaloğa girmesinden başka çaresi yoktur. Bugün Batı'da gördüğümüz şey, çıkarçı akıllılık anlamına gelen araçsal akıllılıktır. Bu görüşte insanın çıkar ve kazanç olduğu sürece değeri olduğu ifade edilmektedir. Batı'da bir savaş çıktığında da menfaatleri doğrultusundaysa çnemlidir, ancak böyle olmuyorsa Batı tamamen buna gözlerine kapatıyor. Bu uygarlık, ahlak dışıdır.

Batı, teknolojideki gelişmesine paralel olarak (teknolojinin ahlak ve insan temelli olmadığı ve sadece çıkar eksenli olması nedeniyle) ahlak ve insanlığın sona geldi. Bu nedenle Frued gibi kendi düşünürleri ble Batı Uygarlığı ve Bitkinlikleri adlı kitabında bu konuyu irdeliyor ve birçok Batılı düşünür bu çıkmazı kabulleniyor''.

Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish