Ulusal Kanal İran Temsilcisi Gürkan Demir İRNA Haber Ajansı Türkçe servisine İran-İsrail savaşının şehit Heniyye suikastı sonrasındaki sürecini değerlendirerek "İran İsrail'e yine saldıracak mı?'' sorusuna yanı verdi.

İsrail’in İran başkentinde Hamas lideri Heniyye’ye yönelik yaptığı terör saldırısı sonrası gözler Tahran’a çevrildi. İsrail, İran’ın Şam Konsolosluğuna yaptığı hava saldırısının ötesinde bir adım attı. O olaya İran, kendi sınırları içinden ateşlediği yüzlerce balistik füze ve yüzlerce SİHA/İHA ile yanıt verdi. “Gerçek Vaat Operasyonu” adı verilen 13 Nisan’daki bu gelişme 7 Ekim sürecini yeni bir aşamaya taşıdı. İran, İsrail ve ABD’ye üzerine gelindiği taktirde neler yapabileceğini ortaya koydu. Bu operasyon karşısında canı çok acıyan İsrail, Tahran’da Heniyye suikastını yaptı. İran ile Filistin mücadelesinin kaderi bir kez daha ortaklaştı. İran’ı sıcak çatışma içine çekme çabalarının yanı sıra, İran’ın 13 Nisan’da verdiği “Seni istediğim zaman sınırlarım içinde istediğim silahlarla vurabilirim, aklını başına topla” mesajını Tel Aviv tam idrak edememiş. İdrak edemediği için İran’ın kaslarını ne kadar esnetebileceğini bir kez daha görmek istiyor. Hakikaten İran, kendi sınırları içinden İsrail’i vurabilir mi vuramaz mı, Tel Aviv bu süreçte bunu bir kez daha görmek istedi.

Şam Konsolosluğuna yapılan saldırı sonrası Tahran, Tel Aviv’in bir daha benzer bir ihlalde bulunması durumunda yanıtının çok daha sert olacağını ilan etti. Kaldı ki, İran’ın toprak bütünlüğü ihlali 3’üncü bir ülke olan Suriye’de yaşandı. Şimdi ise başkentinde! O yüzden İran’ın buna karşılık vermemesi beklenemez. Karşılık vermediği takdirde ise İsrail kırmızı çizgileri aşmayı sürdürecek. Haliyle İran’ın caydırıcılık potansiyeli sekteye uğrayacak. Siyonist katil rejim, İran’ın üzerine gelmeye şiddet seviyesini artırarak devam edecek. Yani konuyu sadece “İran geniş çaplı bir savaşa çekilmek isteniyor”  teziyle açıklamak eksik kalır. Tel Aviv varlığına bir tehdit olarak gördüğü İran’ı kendi sınırları içine hapsetmek, dünyadan izole etmek, en nihayetinde de var olan İran yönetim sistemini değiştirmek ve başına bir kukla oturtmak istemektedir. Bu ABD’nin nihai planı. İsrail ise bunu hayata geçirmek için kullandığı kuklası, ileri karakolu…

GÜNLERİN GEÇMESİ KİME YARIYOR?

Şimdi İran, 13 Nisan’ı unutturacak, onun üzerine çıkacak bir yanıt hazırlığında. Günlerin uzaması İran’ın aleyhine gözükse de İran, operasyonun önünü arkasını gözetiyor, hesabını kitabını yapıyor. Vereceği yanıta yanıt gelirse, kimler İran’ın yanında duracak bunun ittifakını oluşturuyor. Bir yandan da her ne kadar İsrail Siyonist rejimi uluslararası hukuku hiçe saysa da İran bir devlet olarak diplomatik süreçleri işletiyor. Ve her platformda İsrail’in bu suçunun cezasız kalmayacağını kayda geçiriyor. Tabi işin en önemli kısmı da psikolojik harp boyutu… İsrailliler, her gece gelecek yanıt nedeniyle evlerinde uyuyamaz oldu. Sığınaklardan başlarını çıkartamıyorlar. Tel Aviv’e uçuşlar birbiri ardına iptal ediliyor. İsraillilerin psikolojisi alt üst olurken ekonomik olarak da yıpranıyorlar. Bu sürecin askeri, psikolojik ve ekonomik açıdan İsrail’e maliyeti bir hayli kabarık oluyor. Diğer yandan süreç uzadıkça İran üzerinde diplomatik baskı artırılmak istense de İran, bir, vereceği yanıt ile ateşin bölgeye yayılmasına neden olmak istemiyor, iki, Filistin direnişinin elde ettiği başarıya gölge düşürmek istemiyor, üç, son günlerde gündeme gelen ateşkes sürecini sekteye uğratmaktan kaçınıyor, dört, İsrail’e ağır bir balyoz indirip Tel Aviv’in kırmızıçizgileri aşmaya yeltendiğinde 40 kere düşünmesine neden olmak istiyor. Yani caydırıcılığını artırmak…

ABD YIĞINAĞI BEYHUDE, BUNLAR İRAN’I DURDURMAZ

Bu arada direniş ekseninde yer alan kuvvetlerin, bu süreçte İran ile birlikte vuruş yapmak üzere elleri tetikte. Yemen, Lübnan ve İran’dan Tel Aviv’e yağacak füzelere karşı demir kubbenin etkisi kırılacak. Bu nedenle bir kez daha 13 Nisan’da ABD, İngiltere, Fransa’nın da içinde olduğu blok, İsrail’i korumak için kolları sıvadı. O dönemde ABD benzer askeri yığınağını yapmıştı, bölgeye yeni savaş gemileri göndermişti. Ancak bu İran’ı durdurmadı. İran yapması gerekeni kimsenin beklemediği bir ölçüde yaptı. Şimdi de ABD öncülüğündeki Atlantik cephesinin benzer yığınağı görmek söz konusu.

Ayrıca Okumanızı Tavsiye Ederiz: İran Nükleer Silahı Olan İsrail'i Vurmaktan Geri Durmadı

Peki, İran bunlardan dolayı geri adım atar mı? Yanıt net: Atmaz. ABD ileri gider, İran daha füzeler ateşlenirken bazı hedefleri ateş altına almaya kalkarsa,  Fars körfezine tek parça getirdiği gemilerini tek parça çıkaramama riski ile karşı karşıya.

Bu kez 13 Nisan’dan farklı olarak denizler üzerinde de füze izleyebiliriz. Gözden kaçmaması gereken bir not: Taşıma su ile değirmen dönmez. ABD sınırlarından binlerce kilometreye güç taşırken, İran bu toprakların asli unsuru. Ayrıca İran, Hürmüz Boğazı’nı “boğduğu” zaman dünyadaki gaz ve petrol fiyatlarındaki ani fırlayışı hiçbir ülke istemeyecektir. İran’ın balistik füzeler kadar etkili bir diğer silahı da budur!

TÜRKİYE, RUSYA VE ÇİN NE YAPACAK?

Son olarak yukarıda İran’ın oluşturmak istediği ittifak birikimini açarsak, gözler Moskova ve Pekin’e dönmelidir. Ve Ankara’ya… Ne Rusya, Ne Çin, Ne Türkiye, İran’a yönelik bir askeri müdahaleye en ufak bir yeşil ışık yakmayıp aksine İran’ı koruyacak bir pozisyona girecektir. Bu ülkelerin kader birlikteliği söz konusu. ABD merkezli tehditler bu 4 ülkeye karşı da yükselmektedir. Çin, İran’ın önemli bir petrol ortağı, Kuşak Yol Projesinin önemli aktörleri arasında. Eğer ABD böyle devam ederse, Çin’in de bölgeye askeri güç kaydırma hamlesini görebiliriz. Türkiye’nin ise burada Kürecik üssünü kapatması, ABD ve NATO müttefiki olarak tanımlanan kuvvetlere buradan istihbari bilgi ulaşması kesin suretle engellenmeli. İran’ın Rusya’dan S-400 aldığı iddiaları var ama Rusya’dan şu aşamada Suriye’deki hava savunma sistemlerini daha aktif kullanması beklenebilir.