Tahran, İRNA- İran’a karşı ambargoların kalkmasındaki gecikmeler, müzakerelerde teknik konularda her hangi bir tıkanıklıktan ziyade ABD Başkanı Biden’in sarsak iç ve dış politikalarından kaynaklanıyor.

ABD halkının yaşam tarzına ilişkin en ufak bir fikri olanlar bile arabanın bu ülkenin vatandaşları için yaşam koşullarının olmazsa olmazı olduğunu biliyor. Araba birçok ABD’li vatandaş için tüm ömrü boyunca uğruna çalıştığı o büyük hayali simgeliyor. Arabanın ABD vatandaşının hayatındaki konumunun bir kısmı da arabaların ABD’li vatandaşların hayatlarındaki rolünden kaynaklanıyor. Bu koşullarda ABD vatandaşlarının arabalarının çalışması için gerekli olan benzin fiyatlarındaki her türlü değişime son derece hassas olması doğal bir vaziyet. Öte yandan geçtiğim son aylarda benzin fiyatlarının ABD’lileri hayal kırıklığına uğrattığı da ortada.

Korona salgını, petrol üretimindeki yatırımların azalması ve bir yandan da Rusya-Ukrayna savaşı benzin fiyatlarını en yüksek seviyeye ulaştırdı ve her benzin bidonunun fiyatı 3.5 Doların altına inmedi.

Tüm bu sorunların ABD Başkanı Joe Biden’in popülerliğindeki yansımasını ABD’de düzenlenen anketlerde görebiliriz. Biden’in ABD’nin eski Başkanı Donal Trump’a göre Başkanlığın ilk yıllarında popülaritesinin daha yüksek bir oranda olması beklenirken, Biden’in popülarite oranı şu an yüzde 40 oranına düşmüş vaziyette. Birçok ankete göre söz konusu oran yüzde 40’ın altında olduğunu gösteriyor.

Bu koşullar ABD Başkanı’nın özgüvenini oldukça etkilemiş olması gerekiyor ki Biden kendi programlarını sürdürememekten endişeleniyor. Söz konusu endişelerin dönüm noktası ise Kasım ayında düzenlenecek olan ABD kongresi ara seçimleri olarak görünüyor.

Demokratlar ‌Birleşik Devletler Senatosunda zayıf ve kırılgan bir çoğunluğa sahip. Şimdilik Demokratlar söz konusu yasama kurumunun 101. üyesi olan Kamala Harris’in kürsüsünden yararlanarak Cumhuriyetçilerin muhalefetleri karşısında direniyor ancak söz konusu çoğunluk önümüzdeki Kasım ayında düzenlenecek olan seçimlerde üstünlüğünü kaybedebilir.

Böylesi bir olay başta ülkenin altyapılarına büyük yatırım projesi, yenilenebilir enerji ve petrol veya gaz üretiminin sınırlandırılması başta olamk üzere ABD Başkanı Biden’in programlarının ilerlemesine engel olabilir.

Tabii Biden hükumetinin seçimlerde onlardan yararlanabileceği bazı güçlü yanları da söz konusu. ABD Başkanı Biden’in hükumeti döneminde Korona salgını kısıtlamalarının azalmasıyla işsizlik oranları azaldı. Ancak yine de bu mesele onun bir sonraki seçimleri kazanması için yeterli olmayacak.

Biden’in durumu hiçbir risk kabul etmesine izin vermeyecek kadar kritik bir koşulda.

Söz konusu durumun Joe Biden hükumetinin kırılgan dış politikasındaki yansımasını da kolaylıkla görebiliriz. ABD’nin Afganistan’dan çıkması ve ardından yaşananlar bir yandan Ukrayna savaşı ve bu savaştan ötürü meydana gelen krizler öte yandan bu sarsılmakta olan dış politika duruşunu en kötü vaziyetine sokmuş durumda.

Biden hükumetinin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri operasyonundaki programlarını doğru tahmin edip Avrupa’nın doğalgaz piyasasını alma fırsatını değerlendirebilip Rusya’ya zarar verebildiği doğru ancak böylesi bir savaşın devam etmesi durumunda Avrupa’nın uzun ve tehlikeli bir güvenlik krizleri zinciriyle karşı karşıya kalacağını da göz önünde bulundurmak gerekitr.

Afganistan ve Irak’ın aksine Ukrayna tam olarak Avrupa’nın doğusunda yer alıyor. Dolayısıyla gelişmiş silahlar ve uluslararası paralı askerlerin o bölgeye akın etmesi hiç şüphesiz çok kısa bir süre sonra Avrupa’nın güvenliğini doğrudan tehlikeye sokacak.

Bu nedenlerden ötürü Biden dış politikada sarsıntılı ve zayıf politikalarını sürdürmekte. ABD’nın KOEP’in (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) tekrar hayata geçirilmesi ve anlaşmanın eski koşullarına geri dönme serüvenindeki politikası da bu sarsıntılı ve hastalanmaktan korkan politikanın bir yansımasıdır.

Geçtiğimiz aylarda ABD Başkanı Biden’in anlaşmada geri kalan bazı meseleleri çözmeye yönelik ciddi bir karar almaması müzakerelerin aslında bir nevi askıya alınmasına sebep oldu. Bu meselenin ekseninde ise bazı İranlı kurumların ABD’nin yabancı terör teşkilatları listesinden çıkmasına ilişkin. İran Viyana müzakerelerinde defalarca bu meseleye değindi. İran bundan önceki müzakerelerde de bu meseleye gündeme getirmişti.

ABD’nin İran’ın nükleer anlaşmadan çıkarlarını sıfıra ulaştırmak için kullandığı en önemli araçlarından biri İran İslam Cumhuriyeti’nin bazı önemli kurumlarını Yabancı terör organizasyonları olarak adlandırılan yaptırımlar listesinde tutmaktır. Bu meselenin önemini daha iyi anlamak için söz konusu kurumlarla işbirliği yapan her hangi bir şahıs veya kurumun ABD’nin siyah listesine girip yaptırımlara maruz kalacağı bilgisinin farkında olmamız gerekir.

Doğal olarak İran’da böylesi bir anlaşmayı kabul etmiyor. İran’ın KOEP’in ilk uygulama dönemindeki deneyimleri buna benzer engellerin İran’ın her türlü yeni anlaşmadan çıkarını sıfıra düşürebileceğini açıkça gösterdi.

ABD’lilerin müzakerelerin başından itibaren İran’ın bölgesel ve füze meselesini de müzakere konularına dahil etmeye çalışması da dikkat çekici. ABD’nin söz konusu çabalarına rağmen İran özellikle Viyana 7 müzakerelerinde gösterdiği direniş ve sağlam tutumlarıyla, ABD’nin hayalini kurduğu hedeflere ulaşmasına müsaade etmedi. Biden hükumeti KOEP’in ABD’nin mevcut durumu için faydalarından yararlanma kabiliyetine bile sahip değil.

Birçok enerji alanı uzmanı İran petrollerinin enerji piyasasına girmesiyle beraber ABD’deki enerji sorunlarının en azından bir kısmının hafifleyeceği gerçeğini ve ABD’nin Başkanlık seçimleri öncesi benzin fiyatlarının azalmasına yol açacağını itiraf ediyor.

Genel olarak ABD hükumetinin içinde bulunduğu koşullardan dolayı Siyonist rejimi ve Arabi-İbrani lobilerin ciddi muhalefetini karşısına alacak özgüvene sahip olmadığını söylemek mümkün. Biden İran ile anlaşmaya varmanın Siyonist rejiminin sert muhalefetleriyle sonuçlanacağını çok iyi biliyor ancak tüm bunlara rağmen ABD Başkanı Biden’in İran ile anlaşmaya varmak için ülkedeki tüm potansiyeli kullanması gerektiği bir gerçektir.

Biden hükumetinin çıkarına olan durum mevcut koşulların kongre seçimlerine kadar devam etmesi ve ardından gerekli adımların atılması ancak İran İslam Cumhuriyeti bu meseleye karşı kayıtsız kalamaz. Hiç şüphesiz Tahran Joe Biden hükumetinin karşı karşıya olduğu sorunların bedelini ödemeyi kabul etmeyip bir sonraki adımını ABD hükumetinin sergilediği tutumunu göz önünde bulundurarak ülkenin milli çıkarları doğrultusunda belirleyecektir.


Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
 

Ekler