Tahran, İRNA- İranlı uzman Prof. Dr. Habibi İRNA’ya verdiği röportajda bilgi tabanlı üretimin İran’a karşı kullanılan ekonomik baskı yönteminin tek çözüm yolu olan direniş ekonomisinin temeli olduğunu belirterek önümüzdeki yıllarda İran’ın ekonomisinde büyük atılımlara tanıklık edeceğimizi söyledi.

Tahran Allame Tabatabayi üniversitesi Felsefe bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Muhsin Habibi İRNA’ya verdiği röportajda İran İnkılap Lideri Ayetullah Hamanei’nin her yıl nevruzda belirlediği yılın adı veya yılın sloganı temelinde bu yılın sloganı olan “Bilgi Tabanlı ve İstihdam Yaratıcı Üretim Yılı”nı değerlendirdi.
 

İran İslam Cumhuriyetine Karşı Kullanılan Farklı Yöntemler


Allame Tabatabayi üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Habibi İran’a karşı kullanılan farklı yöntemlerin dönemden döneme değiştiğini belirterek “İran İslam İnkılabı zuhur edince bu harekete karşı olan birçok ülke ve tüm bu ülkelerin başında olan ABD bu hareketi hedef almaya karar verdi. 43 yıl önce yani 1979 yılından itibaren düşmanlıklar başladı. Darbe girişimi, askeri saldırı, ekonomik yaptırım, politik baskılar, kültürel saldırılar ve yumuşak savaş bu süre içinde İran’a karşı kullanılan en önemli yöntemler.  Düşman tarafından farklı dönemlerde farklı yöntemler İran’a karşı uygulanmıştır.” şeklinde konuştu.

1990– 2010 Yılları Arası Düşmanın İran’a Karşı Kullandığı Yöntem Siyasi-Kültürel Baskılardı

Dr. Habibi açıklamasının devamında Ayetullah Hamanei’n daha önceki yıllarda belirlediği kültürel sloganlara dair “1990-2010 yılları arası İran İslam İnkılabı düşmanlarının bu ülkeye karşı kullandığı yöntem daha çok siyasi ve kültürel baskılar oldu. Haşimi Refsencani’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde İran’a pek ekonomik baskı olmuyordu. Haşimi Refsencani ve Hatemi’nin Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde İran kolaylıkla yabancı ülkelerle ilişkilerini sürdürebiliyordu ve dış ticaret alanında pek bir sorun ile karşı karşıya değildi. Bu nedenden ötürü İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’n bu yıllarda belirlediği yılın sloganları daha çok kültürel meseleleri dikkate alan ve bu alanda çalışılması gerektiğini gösteren sloganlar oldu.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Muhsin Habibi 2009 yılında gerçekleşen olaylara değinerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Düşmanın 2009 yılında İran’da renkli devrim -seçtikleri renk de yeşil olmuştu- gerçekleştirme düşüncesinde olduğunu görebiliyorsunuz. Başta ABD olmak üzere İran karşıtı ülkelerin planladığı senaryo seçimlerde hile sloganlarıyla başladı ve aylarca ülkeyi kendiyle meşgul ederek büyük bir baskıya sebep oldu. Ben söz konusu olaylar fitne olarak adlandırmayı tercih ediyorum çünkü söz konusu yaşanan olaylar önceden düşman tarafından İran İslam Cumhuriyeti’ni devirme hedefiyle planlanmış senaryoydu ancak bunu başaramadılar.”

Tahran Allame Tabatabayi üniversitesi öğretim görevlisi açıklamasının devamında 2010, 2011 yıllarından itibaren İran’ karşı kullanılan yöntemlerin ekonomik baskılara dönüştüğünün altını çizerek “Söz konusu yıllarda İran’a çok şiddetli ekonomik baskılar uygulanıyordu, yaptırımlar art arda geliyordu. Herkes İran’ın yaklaşık 10 yıldır çağdaş tarihteki en ağır yaptırımlar ile karşı karşıya kaldığını görebiliyor. İran’ın sahip olduğu büyük nimetlerden biri ülkenin bilge Lideri’dir; İran İslam İnkılabı Lideri sahip olduğu basiretle bundan sonra baskılardaki ağırlığın ekonomik olacağını anladı. Bundan dolayı 2011 tarihinden itibaren seçilen sloganlara baktığımızda, ekonomik sloganların kültürel sloganların yerine geçtiğini görebiliyoruz. İran Lideri’nin her yıl belirlediği ekonomik sloganlar ve konuşmaları esnasında ekonomiye dair vurguları yavaş yavaş ülke genelinde bir söyleme dönüştü.” ifadelerini kullandı.

Ekonomik Sloganların Temelinde Direniş Ekonomisi Vardır

Muhsin Habibi konuşmasına şöyle devam etti:

“Eski Cumhurbaşkanı Ruhani hükumetinin yaklaşımı ülke dışına odaklı bir yaklaşımdı ve direniş ekonomisinden farklıydı; ancak ben İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Reisi’ye ümitliyim. Reisi Cumhurbaşkanı olduğu süre içinde ülkedeki tüm faktörleri direniş ekonomisine uygun bir şekilde düzenleyebilecek bir potansiyele sahiptir.”

Direniş Ekonomisine dair açıklamada bulunan İranlı uzman “İslam İnkılabı Lideri’nin belirlediği ekonomik sloganların temelinde direniş ekonomisi vardır. İran, emperyalizm ve sömürgeciliğe tamamen karşı bir tutumu temel olarak seçmiş olan bir İslam ülkesidir. Dolayısıyla İran tamamen Siyonist İsrail rejimi adındaki kanser tümörüne ve ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin İslam ülkeleri ve diğer ülkelerin kaynaklarını yağmalamasına karşıdır. İran İslam Cumhuriyeti mazlum milletlere yardım etmeyi hedeflemiş bir ülkedir. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı Batılı ülkelerin düşmanlığı hiçbir zaman yol olmayacak ancak değişecektir. Bu aşamada İran İslam Cumhuriyeti’nin ekonomisi ABD ve müttefikleri tarafından hedef alınmıştır. İran bu aşamayı da başarılı bir şekilde ardında bırakırsa, düşmanın İran’a karşı kullandığı yöntem değişecek ancak ekonomik olarak İran’ı olumsuz yönde etkileme gücünü yüksek bir oranda kaybedecektir. Bu bağlamda İran’ın karşısında duran tek yol Direniş ekonomisidir. Ne yazık ki henüz Direniş ekonomisinin temelleri olması gerektiği şekilde İran’da hakim olmuş değildir. Direniş ekonomisinin tahakkuk bulması doğrultusunda atılması gereken en önemli adımlardan biri sistematik yolsuzluğa karşı sistematik olarak mücadele göstermektir.” dedi.

Prof. Dr. Habibi açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Bu doğrultuda Ruhani’den sonra gelen yeni hükumetin önemli adımlar attığına tanıklık ediyoruz. Ben söz konusu gelişmelerin devam edeceğine inanıyorum. İran İslam İnkılabı Lideri’nin İran’a karşı uygulanan ekonomik baskılara karşı çözüm yolu olarak gösterdiği ekonomi modeli, tamamen bilgi tabanlı bir ekonomidir. Bilgi tabanlı ekonomiden kastımız, ülkenin temel ürünleri üretmekte gerekli teknolojiye sahip olmasıdır. Bilgi tabanlı üretim ardından istihdamı kendiyle beraber getirir, bilim insanları, bilgi tabanlı şirket, uzmanlar ve öğrencilerin daha hızlı iş bulabilecek ve üretimin artmasıyla yaşam kalitesi artacaktır. Bu doğrultuda İran Lideri Ayetullah Hamanei yeni yılın adını “Bilgi Tabanlı ve İstihdam Yaratıcı Üretim Yılı” olarak belirlemiştir. Bilgi tabanlı bir ekonomi için en çok ihtiyacımız olan şey ülkesinin ilkelerine bağlı olan müteahhit gençlerdir. Bu bağlamda öğrenciler büyük bir öneme sahiptir. Hamdolsun ki İran bu açıdan çok iyi bir düzeyde yer alıyor ve insan kaynakları konusunda bir sıkıntı çekmiyor. Bilgi tabanlı ekonominin tahakkuk bulması için gerekli olan ikinci faktör ise, hükumetin genel ülke siyasetleridir. Bu konuda da İran milletinin seçtiği yeni hükumetin bu ikinci faktörün en iyi karşılığı olduğuna inanıyorum.”

Önümüzdeki Yıllarda İran’ın Ekonomisinde Büyük Atılımlara Tanıklık Edeceğiz

Prof. Dr. Habibi konuşmasının devamında İran ekonomisinin geleceğine olumlu baktığını belirterek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Önümüzdeki yıllarda İran’da büyük bir ekonomik atılıma tanıklık edeceğiz. Bulunduğumuz dönemde söz konusu hedefin gerçekleşmesi için gerekli olan tüm faktörler ve koşullar bir araya gelmiştir. Önümüzdeki iki yıldan sonar İran’ın ekonomisinde büyük atılımların gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu mesele bilgi tabanlı üretim temelinde bir ekonomi modelinin kolaylıkla ulaşabileceği bir hedeftir. İran İslam Cumhuriyeti’nin geleceğinin her açıdan aydın bir gelecek olacağına inanıyor, İran’ın ağır ekonomik baskıların ülkenin durumunu olumsuz yönde etkilediği dönemi yavaş yavaş geride bırakmayı başardığını düşünüyorum. Düzenlenen Viyana müzakerelerinde de önceki müzakerelere göre İran daha sağlam bir tutum gösterdi. Eminim düşmanın tüm çabalarına rağmen yakın bir zamanda İran’a karşı uygulanan yaptırımlar etkisini kaybedecektir. Dünya çapındaki gelişmeler bu sonucu bize gösteriyor. Bunun bir örneği de Rusya ve Ukrayna savaşının doğrudan veya dolaylı yoldan müzakereleri ve İran ile diğer müzakere tarafları arasındaki güç denklemlerini İran’ın çıkarları yönünde değiştirmesi olabilir. Dünya halkının savaşla karşı karşıya olması kimseyi sevindirmez ancak yaşanan olayların müzakereler üzerine etkisini değerlendirmekte bir sorun söz konusu değil. Yaşanan gelişmeler batılı ülkelerin yaptırımlara dair düşüncelerini yavaş yavaş değiştirmelerine yol açmakta. Çünkü İran ve Rusya gibi kaç ülkeye yaptırım uygulamak özellikle de Avrupa ülkeleri başta olmak üzere batı cephesi için ağır bir yük olacak, bu yükü bir süre taşıyabilir ama ardından ağır bedeller ödemek zorunda kalacak. Aynı zamanda Rusya’ya karşı batılı ülkelerin uyguladığı baskıların artmasıyla birlikte, batı durumu kendi çıkarları doğrultusunda kontrol etmek için İran’a uyguladığı yaptırımları kaldırmak zorunda kalacaktır.”

Prof. Dr. Habibi konuşmasının sonunda “Tüm gelişmelere rağmen İran’ın yeni fırsatlardan da yararlanarak kendi iç potansiyelini temel alıp bu çizgide hareket etmeye devam etmelidir. İran’ın ekonomisini direniş ekonomisi modeline daha fazla yaklaştırıp bu ekonominin temeli olan bilgi tabanlı üretimi beklenen seviyede gerçekleştirdiğinde artık bu ülkeye karşı uygulanan herhangi bir yaptırım, ülkenin ekonomisini ciddi bir düzeyde etkileyemeyecek. Bu doğrultuda uygulamaya geçirilen programlar son derece başarılı olmuştur. İran’ın yaptırımları bir fırsat olarak değerlendirip başta ilaç olmak üzere farklı sektörlerde dış ülkelere olan bağımlılığını azaltarak kendi ihtiyacını kendi gidermesi ve bazı bölge ülkelerinin de ihtiyaçlarını karşılaması İran’a yaptırım uygulayan ülkelerin yakın zamandan bu baskı politikasından pişman olacağını gösteriyor.  Yeni hicrî-şemsî yılında ABD’nin yaptırımlar konusunda geri adım atacağına tanıklık edeceğimize inanıyorum. İran İslam Cumhuriyeti yeni yılda direniş ekonomisinin esası olan bilgi tabanlı üretim konusunda yakın bir gelecekte yıllardır hedeflediği atılımı gerçekleştirmek için altyapıları hazırlayacaktır. Bu ilerlemelerin bölge ülkeleri ekonomisi için de son derece faydalı olduğunu düşünüyorum.”

İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Nevruz konuşmasında 1401 hicrî-şemsî yılını “Bilgi Tabanlı ve İstihdam Yaratıcı Üretim Yılı” olarak adlandırdı.



Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
 

Ekler