EMPERYALİZME KARŞI GÜÇLÜ BİRLİK, GÜÇLÜ DİRENİŞ

Gürkan Demir / Ulusal Kanal İran Temsilcisi

Gürkan Demir / Ulusal Kanal İran Temsilcisi

ABD girdiği ekonomik, güvenlik, sosyal, kültürel ve ahlaki bir çöküntü süreci içinde. Adeta freni patlamış kamyon misali uçuruma doğru hızla yol almayı sürdürüyor. Sürecin bu şekilde seyrettiği gerçeği sadece bizlerin saptadığı bir olgu olmanın yanı sıra Washington’daki üst düzey yöneticiler, ABD’nin başta güvenlik, askeri ve diplomasi alanında yön verici konumda olan düşünce kuruluşları da saptıyor. Bu sürece etki eden faktörler ABD içinde olduğu kadar dış dünyada da mevcut. Mesela Avrupa, Asya, Latin Amerika… ABD’nin çöküşü mazlumların yükselişini temsil etmektedir.

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası tek kutuplu dünyanın “Süper gücü” ABD’nin dünyadaki jandarmalığının ve istediği yerde istediği zaman terör estirebilme yeteneği, bir bölgeyi kendi çıkarlarına göre şekillendirebilme yeteneği artık adım adım, bölge bölge devre dışı kalıyor. ABD’yi çeşitli bölgelerden çıkartan veya ona dur diyen, direnen, karşı atağa geçen kuvvetlere baktığımızda ise Türkiye, İran, Rusya ve Çin’in öne çıktığını görmek mümkün… Öncü kuvvetlerin kader birlikteliği yaşadığı, başkaca dünya ülkeleri de var, Venezuela gibi ve hatta Suudi Arabistan gibi…

Öncelikle, İran İslam Cumhuriyeti’nin Şangay (Şanghay) İşbirliği Örgütü’ne üye olması, bugün dünyadaki Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın önemli bir bölümünü bünyesinde barındıran BRICS’e üyelik girişimini, Suudi Arabistan ile 7 yıllık olumsuz tabloyu geride bırakıp, ilişkileri 7 yıl öncesinden de daha iyi seviyeye getirme girişimlerini, Körfez’deki diğer ülkelerle olan diyalog ve iş birliği sürecini pekiştiren adımlarını, Türk Cumhuriyetlerinden Latin Amerika ülkelerine kadar geniş bir coğrafyada ekonomik, siyasi, diplomasi, askeri, iş birliği vizyonları geliştiren pozisyonunu, Filistin davasına verdiği kesintisiz desteği not edelim.

Türkiye’nin kimi dış politika adımları hatalıdır ve eleştirilebilir, kimi de olumlanabilir. Örneğin Suriye politikasında sürecin yavaş götürülmesi eleştirilebilir, ama 4’lü Astana masanın kurulması ve yaşatılması önemli bir adımdır. Ya da NATO üyesi olmasına rağmen Rusya’ya karşı mevzilenmemesi Türkiye’ye ekonomik, askeri ve diğer birçok alanda katkı sağlarken, NATO’nun genişlemesi için Finlandiya’nın üyeliğine destek vermesi, İsveç’in üyeliğine sıcak bakması kabul edilemezdir. Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde ABD, Türkiye’ye karşı askeri yığınak yaparken, Suriye’de PKK/PYD/YPG’ye binlerce TIR silah ve hatta helikopter dahi verirken, Türk Ordusu söz konusu terör örgütüne karşı canını ortaya koyarken, Türkiye’nin ABD’den sırf diplomatik dil dahi olsa “Stratejik müttefik” olarak bahsetmesi en büyük hatalardan birisidir. Türkiye’de darbeler ve darbe girişimleri tezgahlayan NATO’ya askeri ve mali kaynak açısından omuz verilmesi Türkiye’nin kendi ayağına kurşun sıkmasıdır. Orada ŞİÖ, BRICS dururken neden NATO üyeliği hala devam ediyor? Yetmiyor, bu cani örgütün genişleme politikasına neden tam destek veriyor? Burada Ak Parti iktidarının, yükselen onca tehdit bulunurken, kapıya dayanan ekonomik çıkmaz varken Atlantik İttifakı ısrarı neden? “Denge” adı verilen bu politikanın sürdürülemez olduğu, sadece günü kurtardığı gün gibi ortadadır. Orada ŞİÖ kucak açmış Türkiye’yi bekliyor. Herkes BRICS’e koşarken Ak Parti iktidarı Avrupa Birliğine girmeye çabalıyor.

EMPERYALİZME KARŞI GÜÇLÜ BİRLİK, GÜÇLÜ DİRENİŞ

Türk Ordusu askeri donanımını her geçen gün artırması güçlü Türkiye’nin inşasının önemli bir parçasıdır. Askeri gücün artması bölge ülkelerine tehdit değil bilakis onların güvenliği ve birliğinin de teminatıdır. Suriye’de, Irak’ta ve yurt içinde terör örgütü PKK’ya karşı verilen mücadele, arkasında durmayı değil yanında olmayı gerektirmektedir. Mısır ile yürütülen ilişkilerin normalleştirilmesi girişimi yavaş ilerlese de her ülkenin çıkarınadır. Yekvücut olarak CIA’nın Uygur propagandasının peşinden gitmemesi Pekin Ankara iyi ilişkilerinin merkezi konularından biridir. ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoların tamamına katılmaması ve ambargoları doğru bulmaması son derece yapıcıdır. İran’da görüştüğüm farklı alanlardaki iş insanları, iki ülkenin ekonomik iş birliği potansiyelinin daha yüksek olduğu ve bu potansiyeli değerlendirme zemininin mevcut olduğu konusunda hem fikiriler. Bu konuda iki ülke başkentlerinin daha fazla adım atması beklentisi içindeler. 

DOĞU AKDENİZİ’NDEN UMMAN DENİZİ’NE ORTAK GÜVENLİK

Şüphesiz Türkiye’nin güvenliği İran’dan, İran’ın güvenliği de Türkiye’den geçiyor. Doğu Akdeniz’den Hazar’a, Fars Körfezi’ne, ta Umman Denizi’ne kadar güvenlik hattı oluşturmaya özelde iki ülkenin, genelde bölgedeki tüm ülkelerin sunacağı katkı bulunuyor. Baktığımız zaman ABD birçok cephede kan kaybederken, Beyaz Saray kaynaklı yükselen tehditler ortak. Bu tehditlerin göğüsleneceği en önemli konumlardan birisi Doğu Akdeniz’dir. ABD Doğu Akdeniz’deki varlığı ile sadece Türkiye’yi değil İran’ı da tehdit etmektedir. ABD’nin burada Türkiye’nin üzerine yürümesi İran’ın da güvenliğini kaçınılmaz olarak tehdit edecek.

Bu nedenle iki ülkenin bu bölgeye yoğunlaşan bir iş birliği programı üzerinde çalışması ve bunları hayata geçirmesi gerekmektedir. Mesele bunlardan birisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin İran tarafından tanınmasıdır. Bölgede, iki ülke donanması ortak tatbikatlar icra ederek ABD’ye namlu göstermelidir. Şüphesiz bu tatbikatlara Rus ve Çin donanmalarını da dahil etmek güçlü bir mesaj niteliği taşıyacaktır. ABD’siz bir Doğu Akdeniz bağımsız Filistin’in de bir anahtarı olacaktır. Bununla kalmayacak Suriye’nin Doğu Akdeniz’de aldığı nefese bir rahatlık katacaktır. Fars Körfezi ve Umman Denizi’nde de ortak askeri tatbikatlar benzer güce ve etkiye sahip olacaktır.

Bir diğer alan ABD’nin silahlı piyonlarına karşı iş birliğinin güçlendirilmesi şarttır. Hali hazırda Türkiye’nin terör örgütü PKK’ya çok sayıda bölgede operasyonları sürüyor. İran’ın da PKK’nın bölgedeki örgütü PJAK’a karşı son haftalarda yaptığı operasyonlar var. PKK’nın hedefi nihai olarak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmak ve “İkinci İsrail’in” inşa edilmesidir. Türkiye ve İran’ın buna “dur” demesi için terör örgütüne yaşam alanı bırakmamalıdır. Önceki dönemler çok tartışılan bir başlık olan ortak operasyon meselesinin gündemin üst sıralarına taşınması elzemdir.  İki ülkenin özellikle savunma sanayi alanında ortak projeler geliştirmesi de ABD emperyalizmine karşı direnişin önemli bir parçası haline gelecektir. Baktığımız zaman İran uzun menzilli füzelerde, Türkiye de donanma gereçlerinde çok başarılı bir üretime sahip. Neden bu alanlarda iki ordunun beslenmesi için iş birliği üst seviyelere çıkartılmasın? Ayrıca Suriye’nin toprak bütünlüğü için iki ülkenin yapıcı konumuna ivme kazandırılmalı, 4’lü masanın başarıya ulaştırılması konusundaki irade kararlılıkla korunmalıdır.

Kafkaslarda Karabağ zaferi sonrası ABD denklem dışı kaldı. Ancak, Zengezur Koridoru meselesi üzerinden ise bir süredir gerilim hakim. Kimileri koridor üzerinden Azerbaycan ile İran’ı “savaştırdı!” kimileri de en ufak bir yanlış anlaşılmalar üzerinde tepinerek el ovuşturdu ki Tahran Bakü hattındaki ilişkiler tamamen kopsun… Gelinen nokta itibariyle ne savaş oldu ne de Tahran Bakü hattındaki ipler tamamen koptu. El ovuşturanların planlarını İran ve Azerbaycan’ın sağduyulu yaklaşımları bozdu. Buradaki gerilimin giderilmesi için Ankara ve Tahran’ın bir masada buluşması gerekmektedir. Karşılıklı olarak endişeler giderilmeli, sorulara yanıt aranmalıdır. O bölgede ABD emperyalizminin lehine bir projenin hayata geçirilme koşulları yok. Ama anlaşmazlıkların derinleşmesi, ortak noktalara odaklanılmaması en çok da gene Atlantik ittifakını sevindireceği bir gerçektir. Ek olarak 2. Karabağ Savaşı sonrası gündeme getirilen 3+3 formülünün vücut bulup yaşaması için Türkiye, İran ve Rusya’nın daha fazla girişimi ve iradesi gerekmektedir.

Son olarak bu arada bir süredir Suudi Arabistan’ın Atlantik ittifakından kopuş seyrini izliyoruz. Fars Körfezi’nde ve bölgede yeni denklemin kurulmasında iki ülke kolları sıvadı. Türkiye de bu sürece omuz vererek hem İran ile hem de Körfez ülkeleriyle dayanışmayı üst seviyeye çıkartmalıdır.

İlgili haberler

yorumunuz

You are replying to: .