Son yüz yıl boyunca başta İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, sömürge politikaları nedeniyle ülkemize çok fazla zarar vermiş ve bu zarar İslam Devrimi sonrasında şiddetle takip edilmiştir. Yaşlı sömürgeci lakaplı İngiltere'nin İran halkıyla çatışmada özel bir yeri var: İran topraklarını işgal etmek, yiyecek ve ihtiyaçları çalmak ve Birinci Dünya Savaşı sırasında 9 milyon İranlıyı yok eden bir kıtlığı dayatmak, İran toprağının bazı bölgelerinin vatandan koparılmasında rol oynamak, 28 Ağustos 1953 darbesini gerçekleştirmek, Saddam rejimine her türlü silah desteği verilmesi vb. İngiltere'nin ülkemiz halkına yönelik insanlık dışı eylemlerinin örnekleridir.
Fransa İran'da İslam Devrimi'nin zaferinden sonra, firari Pehlevi rejimi ve devrim karşıtı unsurların birçoğuna sığınak olmanın yanı sıra, Halkın Mücahitleri (Münafıklar) Örgütü elebaşları ile üst düzey üyeleri için de bir sığınak haline geldi. Onlar ülkemiz halkına karşı birçok komployu sorunsuz olarak planlamış ve yönetmişlerdir. Irak'ın İran'a dayattığı savaş sırasında Fransa, Sovyetler Birliği'nden sonra Irak'a en çok askeri yardım ve teçhizat satışı yapan ülke oldu. Mirage uçağı, exhause füzeli Süper Standart, Aluma 4 Puma ve Süper Ferlon havacılık helikopterleri, Roland füzeleri vb. silahlar, İran halkına ve Fars Körfezi'nde İran petrol tankerlerine karşı savaş sırasında kullanılan Fransız silahları arasındaydı.
Saddam'a kimyasal silah tedarik eden Almanya'nın yanı sıra Fransa da Irak'a kimyasal bomba tedarikçilerin biri olarak binlerce İranlının ölümüne veya yaralanmasına neden oldu. Fransa'nın Irak'a yaptığı diğer yardımları arasında, Fars Körfezi'ndeki Fransız donanmasının Irak'a danışmanlar göndermek ile uçaksavar füzeleri ve istihbarat desteği vardı. Hatta o sırada Fransız bakanlar kurulun Irak'ın nükleer silahlara sınırlı erişime sahip olmasına izin verilmesi konusu gündeme geldi.
Devrim sonrası yıllarda, bu ülkeler ekonomik, siyasi ve askeri yaptırımlar da dahil olmak üzere İran karşıtı hareketlerde ve Amerikan ekonomik savaşının başlangıcından beri terörirt ABD ve İsrail rejimlerinin her zaman yanında yer almışlardır. Trump'ın Nükleer Anlaşma'dan çekilmesinin ardından hiçbir uygulamaya adım atmayarak ülkemize karşı işlenen suçlara ortak oldu, Avrupa ülkelerinin özellikle korona salgını sırasında ABD'nin İran'a karşı yürüttüğü ekonomik savaşta bu ülkeye eşlik etmesi, onların insan haklarını savunmadaki boş iddialarını giderek daha fazla göstermektedir. Onlar Trump'ın Nükleer Anlaşma'dan çekilmesinden beri taahhütlerini asla yerine getirmediler ve İran'ı Nükleer Anlaşma'yı ihlal etmekle suçlayan kötü niyetli açıklamalar yaptılar ve ABD'nin yasa dışı eylemlerini görmezden geldiler.
Bu ülkelerin bilim adamı Şehit Muhsin Fahrizade'ye yapılan vahşice suikast karşısındaki ölümcül sessizliği, İran'la ilgili sahtekarlıklarının bir başka örneğini gözler önüne sermektedir. Oysa onların insan haklarını savunma ve terörle mücadele iddiaları kulakları sağır etmiş durumda.
Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
yorumunuz