İran devrimi aynı zamanda İran İslam Cumhuriyeti’nin Kurucusu olan İmam Humeyni öncülüğünde 1979 yılında Şah rejimine karşı gerçekleşti.
İran İslam devrimi İmam Humeyni başta olmak üzere dini âlimlerin dönemin monarşi düzeninin başına gelen isim Muhammed Rıza Pehlevi ve genel olarak devletin bazı kararları ve davranışlarına karşı tepki göstermesiyle 1962 yılında başladı.
1963 yılının Aşura gününde İmam Humeyni Kum şehrinde bulunan Feyziye medresesinde konuşma yaptı. Ruhullah Humeyni’nin yaptığı konuşmada Şah rejimini sert eleştirdiği gerekçesiyle kısa bir süre sonra gözaltına alındı.
5 Haziran 1963 tarihinde, yani İmam Humeyni’nin konuşmasını yaptığı tarihten iki gün sonra rejimin memurları tarafından halk nezdinde bilinen ve sevilen âlimlerden olan Ruhullah Humeyni’nin tutuklanması İran halkı tarafından protesto edildi.
Söz konusu tarihte gerçekleşen protestoların sonucunda İran’ın bazı kentlerinde protestocular Şah rejimi memurları tarafından öldürüldü.
İran İslam devriminden önce İmam Humeyni’nin Türkiye’ye sürgün edilmesi
İmam Humeyni’nin 4 Kasım 1964 tarihinde İran Şah rejiminin Kapitülasyon taslağına itiraz etmesi sonucunda tekrar tutuklandı. İmam Humeyni tutuklandıktan sonra Türkiye’ye sürgün edildi.
İmam Humeyni neden sürgün edildi?
İran’da bulunan Amerikan askerleri ve müsteşarlarına ayrıcalık tanıyarak onları yargı dokunmazlığı verilmesi anlamına gelen Kapitülasyon taslağı Şah rejimi tarafından onaylandı.
Şah rejiminin Kapitülasyonu onaylamasının ardından İmam Humeyni 1964 yılının Kasım ayında bir bildiride söz konusu kararı kınayıp bu kararın İslam, Kur’ân ve aynı zamanda ülkenin ana yasasına aykırı olduğunu ifade etti. İmam Humeyni söz konusu bildiride başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçlerin İran ve tüm diğer Müslüman milletleri sömüren güçler olduğunu belirterek halkın ve tüm dini âlimlerin bu adım karşısında sessiz kalmaması çağrısında bulundu.
İmam Humeyni birkaç gün sonra evinde düzenlediği bir toplantıda medrese öğrencileri, akademisyenler ve halkın diğer kitlelerinden oluşan katılımcılara hitap ederek Kapitülasyon kararının nasıl bir anlama geldiğini açıkladı. Konuşmanın gerçekleştiği gece 4 Kasım 1964 tarihinde Kum kentinde yer alan İmam Humeyni’nin evi Pehlevi rejimi komandolarınca kuşatıldı. İmam Humeyni Tahran Mihrabad hava alanına aktarıldı ve oradan ordunun hava kuvvetlerine ait bir uçakla Türkiye’ye sevk edildi. İmam Humeyni’nin yanında iki güvenlik gücü de bulunuyordu.
İmam Humeyni’nin sürgün edildiği 4 kasım gecesi radyodan halka duyuruldu.
İmam Humeyni ne kadar Bursa’da kaldı?
İmam Humeyni toplam 11 ay boyunca Türkiye’de kaldı ve bu sürenin çoğunluğunu Bursa’da geçirmiş oldu.
İmam Humeyni Ankara’ya vardıktan hemen sonra Türk güvenlik görevlileri tarafından Ankara’nın 35 kilometre yakınlığında bulunan Bulvar Palas adlı bir ötele götürüldü. Ertesi gün İmam Humeyni Atatürk caddesinin yakınlarında yer alan bir binaya sevk edildi. Yerli ve yabancı gazetecilerin İmam Humeyni’nin kaldığı binayı bulmaya yönelik gösterdiği ilgi ve merakın bu yer değişiminin nedeni olduğu belirtilmişti.
En son Ruhullah Humeyni 12 Kasım 1964 tarihinde sürgününün devamı için Bursa’ya sevk edildi.
İmam Humeyni’nin oğlu Seyyid Mustafa Humeyni de Bursa’ya sürgün edildi
İmam Humeyni’nin Türkiye’ye sürgün edilmesinin ardından büyük oğlu Seyyid Mustafa Humeyni Pehlevi rejimi tarafından gözaltına alınıp hapsedildi. Rejim İran halkının protestolarını yatıştırmayı hedefleyerek aynı yılın 28 aralık tarihinde Seyyid Mustafa Humeyni’yi serbest bıraktı. Rejimin İstihbarat ve Güvenlik Organizasyonu (SAVAK) kendisine babasını görmesi için Türkiye’ye gitmesi önerisinde bulundu.
Seyyid Mustafa Humeyni ilk başta Bursa’ya babasının yanına gitmeyi kabul etti ancak Kum’daki âlimlerle görüştükten sonra bu karardan vazgeçti. Seyyid Mustafa Humeyni rejimin sessizce onu sürgüne göndermek istediğini sezmişti.
Pehlevi rejimi Seyyid Mustafa’yı babası İmam Humeyni’nin yanına gitmesi için ikna etmekte başarısız oldğunun farkında varınca onu zorla sürgün etmeye karar verdi 3 Ocak 1965 tarihinde SAVAK’ın Kum’daki İdare Başkanı bizzat gidip Seyyid Mustafa Humeyni’yi tutukladı. aynı gün Seyyid Mustafa Humeyni Türkiye’ye sürgün edildi. Seyyid Mustafa Bursa’ya, babasının yanına gitti.
İmam Humeyni’nin Türkiye’de yaptığı görüşmeler, konuşmalar, faaliyetleri ve mektuplarına dair birçok çalışma ve araştırma yapılmıştır. İRNA Haber Ajansı’nın Türkçe sayfasının başka bir yazısında özel olarak bu meseleye yer verilecektir.
Seyyid Mustafa Humeyni’nin Şüpheli Ölümü ve Halk Protestoları
İmam Humeyni oğlu Seyyid Mustafa ile beraber 5 Ekim 1965 tarihinde Irak’a. gitmek durumunda kaldı. Sürgün döneminin devamını Irak’ta geçirmek için bu ülkeye giden İmam Humeyni ve Seyyid Mustafa Humeyni’nin ilk durağı Bağdat ve ardından da Necef şehri oldu.
Seyyid Mustafa Humeyni 47 yaşında 23 Ekim 1977 tarihinde Necef şehrinde hayatını kaybetti. Doktorlar Mustafa Humeyni’nin ölüm sebebi olarak zehirlenme teşhisinde bulunmuştu.
Ancak Şah rejimi ve aynı zamanda dönemin Irak hükümeti ölüm sebebini “kalp krizi” şeklinde bildirdi. Pehlevi rejimi ve SAVAK’ın Mustafa Humeyni’nin ölümünde ciddi bir rol oynadığı konusunda birçok kanıt bulunmaktadır. Dolayısıyla yaygın bir görüşe göre Seyyid Mustafa Humeyni Pehlevi rejimi tarafından şehit edildi.
Ayrıca okumanızı tavsiye ederiz: İslami vahdet mi İslami ittihat mı?
Seyyid Mustafa Humeyni’nin şehit edilmesinin ardından halkın Pehlevi rejimine karşı muhalefeti tekrar açığa çıktı. Din âlimleri ve diğer önemli şahsiyetlerin Pehlevi rejiminin Mustafa Humeyni’nin öldürülmesinde rolü olduğunu düşünmesinin yanı sıra Seyyid Mustafa’nın babasıyla beraber sürgün halindeyken vefat etmesi de Pehlevi rejimine karşı konuşmaların, eleştirilerin ve muhalefetlerin şiddetlenmesine sebep oldu.
Kum şehri; 9 Ocak 1978 protestoları
Bunların yanı sıra 7 Ocak 1978 tarihinde “İran, kırmızı ve siyah sömürü” isimli bir makalenin dönemin “İttila’ât” gazetesinde yayınlaması protesto hareketlerinin oldukça artması ve şiddetlenmesine yol açtı. Söz konusu makalede İmam Humeyni başta olmak üzere din âlimlerine yapılan hakaretler İran halkını oldukça öfkelendirmişti.
Bu olaylar 9 Ocak 1978 tarihinde Kum kentinde yoğun protestoların düzenlenmesine yol açmıştı. Söz konusu tarihte Şah rejimi memurlarının silahlı ve şiddet dolu eylemlerle protestoları bastırmaya çalışmasıyla birlikte protestolar diğer şehirlere de sıçradı.
Bu tarihten sonra 9 Ocak Kum protestolarında Pehlevi rejimi tarafından öldürülen isimler için yas törenleri düzenlenmeye başlamıştı. Bunun yanı sıra diğer şehirlerde de düzenlenen protestolarda hayatını kaybedenlerin sayısı gittikçe çoğalmaya başlamıştı. Bunlardan biri de Tebriz idi.
18 Şubat 1978 tarihinde Tebriz’de düzenlene protestolarda da birçok kişi hayatını kaybetti. Rejim güçlerinin protestoları bastırmak için doğrudan protestoculara ateş açıp insanları öldürmesi ülkede hakim olan atmosferin bir daha hiç eskisi gibi olmayacağını açık bir şekilde gösteriyordu. İran neredeyse tüm şehirlerinde protestolarda hayatını kaybedenlerin anma törenleri düzenlenmeye başlamıştı.
Protestoların şiddetlenmesiyle birlikte Şah Muhammed Rıza Pehlevi 16 Ocak 1978 tarihinde İran’dan kaçtı.
Bu süre içerisinde Irak’tan Paris’e giden İmam Humeyni, gönderdiği mesajlar sayesinde İran devrimini yönlendirmeye devam ediyordu. Sonuçta İmam Humeyni 1 Şubat 1979 tarihinde uzun bir sürgün döneminin ardından ülkesi İran’a geri dönebildi. Aynı yıl 11 Şubat günü Monarşi dönemi resmen düştü. Böylece İran İslam devrimi zafere ulaşmış oldu.
İran İslam devriminin hedefleri
Buraya kadar özet olarak İran İslam devriminin gerçekleşmesinde bazı önemli olaylara değinmiş olduk. İran, bölge ve sonuçta tüm dünyayı doğrudan etkileyen “İslam devriminin hedefleri nelerdi?” sorusunu bu bölümde İslam İnkılabının Kurucusu İmam Humeyni’nin açıklamalarıyla yanıtlayacağız.
İslam hükümlerinin uygulanması
İmam Humeyni’nin İran devrimi için göstermiş olduğu en önemli hedef, diğer hedefleri de bir nevi içinde bulunduran “İslam hükümlerinin uygulanması”dır.
İmam Humeyni bu doğrultuda şu ifadeleri kullanmıştır:
“İslam Cumhuriyeti’ne oy da verdiniz; Artık ülkemizde hakim olan devlet İslam Cumhuriyeti’dir; ancak İslam Cumhuriyeti’ne oy vermek ile İslam’ın ilkeleri tahakkuk bulmaz. Bu oyların ardından amel de gelmelidir. Şeriat hükümlerinin teker teker tahakkuk bulması gerekir. Yargı erkinin, İslami bir yargı erki olması gerekir. Kültürün, İslami bir kültür olması gerekir. Çarşının, İslami bir çarşı, okulun İslami bir okul olması gerekir.”
“İslam hükümeti İslami kurallara dayalı bir hükümetten ibarettir. İslam hükümetinde tam bağımsızlık korunur. Biz İslam Cumhuriyeti’ni istiyoruz. Cumhuriyeti, hükümetin formunu değiştirir ve söz konusu formun içeriği ise İslam, yani Allah’ın belirlediği kanunlardır.”
İslami adaletin sağlanması
İmam Humeyni İran devriminin hedeflerinden birini de adaletin sağlanması olarak tanımlar.
“Bizim oluşturmayı umduğumuz devlet, İslami adalet devletidir. Bu devlette halkın arasındaki mesafelerin azalması ve halkın birbirine yakınlaşması sağlanmalı, böylece (toplumsal) sınıflar da dengeli bir vaziyet bulacaktır.”
“Maksadımız bir adalet devletinin kurulmasıdır. Hiçbir tarafa her hangi bir bağımlılığı olmayan, hiçbir tarafın onun içişlerine müdahale edemeyeceği bir ülke. İslam kurallarına dayalı İslami bir ülke. İslam’ın tüm kuralları (hükümleri) adalettir.”
İran İslam İnkılabında bağımsızlık ilkesi
İran devriminin en önemli ilkelerinden biri de şüphesiz bağımsızlık ilkesi olmuştur.
İmam Humeyni ülkenin bağımsızlığının önemine her daim vurgu yapmıştır.
“Biz İslam hükümetini kurmak için ABD’yi İran’dan dışarı attık. ABD’nin dışarı çıkartılması, Sovyetlerin yerine geçmesi anlamına gelmez. Halkımızın attığı sloganlar açıkça bu hakikati göstermektedir. Onlar tüm gösterilerde ve mücadelelerinin tüm aşamalarında ‘ne doğu, ne batı, bir tek İslam Cumhuriyeti’ sloganları atmıştır.”
“ ‘Ne doğu, ne batı’ politikasını tüm iç meselelerde ve dış ilişkilerde koruyun. Doğu veya batıya yönelenler olursa eğer, onları hidayet etmeye çalışın. Kabul etmedikleri durumda onları inzivaya sokun.”
Siyonist İsrail Rejimi’ne karşı Mücadele
İranlıların en önemli protesto konularından biri de Pehlevi rejiminin, işgalci İsrail rejimine verdiği kesintisiz destekler idi.
İmam Humeyni bu konuda şu ifadeleri kullanmıştır:
“Müslüman İran halkının Şah rejimine karşı ayağa kalkmasının nedenlerinden biri de onun işgalci İsrail rejimine vermiş olduğu koşulsuz desteklerdir. Ayrıca Şah, İsrail’in petrolünü de temin ederdi. Öte yandan İran’ı, İsrail yapımı ürünlerin tüketim piyasası haline getirmiştir. O bazen sırf dünyada kamuoyunu kandırmak için İsrail’i kınar. İran’ın Müslüman halkı veya başka ülkelerdeki Müslümanlar ve genel olarak hiçbir hür insan İsrail’i tanımaz. Biz her daim Filistinli kardeşlerimizin destekleyicisi olacağız."
Dünyadaki mustazafların kurtarılması
İran devriminin en önemi hedeflerinden biri de dünya genelindeki mustazafları destekleyip küresel emperyalizme karşı mücadele etmektir.
İmam Humeyni bu konuya ilişkin şu ifadeleri kullanmıştır:
“Bizim dünya genelindeki tüm mustazafları desteklememiz gerekir… İslam Müslüman ülkelerin arasında hiçbir fark koymaz ve tüm dünyadaki mustazafların destekleyicisidir.”
“Herkesin tüm mustazafların arasında -hangi mezhebe sahip olurlarsa olsunlar fark etmeksizin- vahdetin sağlanması için çaba göstermesi gerekir. Allah korusun zayıflık meydana gelirse doğu ve batı emperyalistleri tıpkı kanser gibi herkesin canına kastedecektir.”
İslam devrimi ABD başta olmak üzere emperyalist güçlerin bölgemizde takip ettiği birçok önemli planı bozguna uğrattı. Bugün İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Ali Hamaney, İmam Humeyni’nin başlatmış olduğu hareketi zafer kulelerine doğru yönlendirmektedir.