Qum Şehrine Hicret, Yüksek Medrese Tahsili ve İslâmî Bilimler Üstadlığı
İmam Humeyni, 20 yaşaında Qum'a hicret ederek Yüksek Dînî İlimlerHavzası’na girdi ve burada dönemin en tanınmış üstadlarından ders alarak herkesi şaşırtan bir azim ve yetenekle, kısa sürede yüksek islâmî bilimlerle ilgili tahsilini tamamladı. İmam Humeynî, usul, felsefe, irfan ve ahlak dallarında Kum'un en ileri üstad ve müçtehidlerinden biri olarak tanınmakta; zühdü, takvası, doğru sözlülüğü ve ibadete düşkünlüğü tüm medrese çevrelerinde dilden dile dolaşmadaydı. O, Qum dinî ilimler havzalarında din öğrencilerine yıllarca yüksek islâmi bilimler dersleri verdi. Aynı şekilde Necef-i Eşref Medresesinde de 14 yıl boyunca üstadlık yaptı ve Şeyh A'zam-i Ensari -ra- Camii'nde dini bilimler ve fıkıh dallarında en yüksek seviyede dersler verdi. Yine ilk kez Necef'te "Velayet-i Fakih" başlığı altında verdiği derslerde ilk kez "islam devletinin temel prensipleri" konusunu işledi.
Mücadele ve Kıyam Yolunda İmam Humeyni
Onun mücadele hayatı, gençlik döneminin ilk yıllarından itibaren başlar ve kendisinin ruhî ve ilmî tekamül ve yetişmesine paralel olarak sürer. İran ve diğer islam ülkelerindeki sosyal ve siyasi gelişmeler de bu mücadelenin akışına etkide bulunmuştur. 1960-1961 yıllarında başgösteren olaylar onun, ulemanın kıyamında lider olarak bilfiil sahnede görünmesine neden oldu. Bunu izleyen yılda, yani Hicri-Şemsi 15 Hordad 1342'( 5Haziran 1963) de baştanbaşa bütün İran'da ulemanın öncülüğü ve liderliğinde despot rejime karşı muazzam bir başkaldırı ve kıyam hareketi başladı. Bu kıyamın en belirgin iki özelliğinden biri İmam Humeyni'nin liderliğini vurgulaması diğeri ise kıyamın sebep, şiar ve hedeflerinin tamamen İslâmi olmasıydı. Daha sonra bütün dünyada "İslam İnkılâbı" adıyla tanınacak olan çağın emsalsiz İnkılabı’nın başlangıcı işte bu 15 Hordad kıyamıdır.
I. Dünya Savaşında 12 yaşlarında olan İmam Humeyni o dönemle ilgili hatıralarını şöyle anlatır: "Ben dünya savaşlarının ikisini de hatırlıyorum. Küçüktüm, okula gidiyordum. Humeyn'deki kasaba merkezinde Rus askerleri vardı ve biz türlü saldırılara maruz kalıyorduk.”
İngiltire, Amerika, Rusya ve hatta diğer ülkelerin İran’ın içişlerine karıştığını gören İmam, bu çirkin oyunda şah rejiminin güttüğü hedefleri halka açıklayıp ifşa etme ve ulemayla dinî ilmiye medreselerinin ağır sorumluluk ve rolünü gündeme getirme hususunda İmam'ın o günkü şartlar altında ne kadar etkili bir rol oynadığı herkesçe bilinmektedir bugün. Tanınmış ulemanın şaha ve başbakan Esedullah Allem'e çektikleri açık protesto telgrafları ve açık mektuplar, müslüman için heyecanlandırıp harekete geçirmiş ve hemen ulemanın safında yer almalarını sağlamıştı.
Şah rejiminin gerçek yüzünün ortaya çıkarılması ve din uleması ile ilim havzalarına bu konuda düşen ağır görevin gündeme getirilmesinde İmam’ın rolü son derece etkiliydi İmam Humeyni'nin şaha ve dönemin başbakanına çektiği açık telgraflar çok sert ve uyarıcı nitelikteydi.. Bu telgraflardan birinde İmam şöyle diyordu: "Allah Teala'ya itaat etmeniz ve anayasaya saygılı olmanız için size bir kez daha nasihatte bulunuyorum; Kur'an'a ve müslüman milletin güvenip dayandığı islam ulemasının hükümlerine ve anayasada belirtilen maddelere aykırı davranmaya yeltenmemenizi öğütlerim!... Gereksiz yere ve bile bile memleketi tehlikeye düşürmeyin; aksi takdirde islam uleması sizin hakkınızda görüş bildirip gerekli fetvayı sadır etmekten çekinmeyecektir!"
İmam Humeyni’nin açıktan yürttüğü bu direniş, Eylül 1962’den itibaren Meclis’in İslami kuralları görmezden gelerek aldığı kararları protesto etmesiyle zirve yaptı.
İmam Humeyni'nin önerisiyle müslüman İran halkı 1962 yılı geleneksel Nevruz bayramını protesto ederek kutlamadı. Rahmetli İmam’ın konuyla ilgili yayınladığı bildirisinde şahın "Ak Devrim"i "Kara Devrim" olarak tanımlandı ve şahın tamamen ABD'yle İsrail'in güdümüne girmiş olduğunu ifşa edildi.Gerçekten de şah, öngörülen ABD reformlarının uygulanması için İran toplumunun elverişli şartlar içinde bulunduğu hususunda Waşhington'a garanti vermiş ve, bu reformları Beyaz Saray'ı çağrıştıran "Ak Devrim" şeklinde adlandırmıştı.Bu yüzden bu tür protestolar şaha oldukça pahalıya mal oluyordu.
İmam Humeyni kendisini ziyarete gelen müslümanlara yaptığı konuşmalarda hiç çekinmeden bizzat şahı suçluyor ve bütün bu cinayetlerden sorumlu tuttuğu şahın Amerika ve İsrail'in dostu ve müttefiki olduğunu vurgulayarak açıkça herkesi şaha karşı kıyam edip başkaldırmaya çağırıyordu.
1963 baharına rastlayan Hicri-Şemsi 12 Ferverdin 1342 tarihinde yaptığıkonuşmasında, şah rejiminin işlediği son cinayetler karşısında halâ sessizliğini bozmayan Kum, Necef ve diğer şehirlerin alimlerini sert bir dille eleştiren İmam, "Bugün susmanın anlamı, zorba rejimle aynı safta durmaktır!" diye haykırıyordu.Onun konuşma ve mesajlarının, muhatabını fevkalâde derinden etkilemesi ve kimi zaman uğruna can verecek bir raddeye getirmesinin sırrını yine onun fikir ve düşüncelerinin katıksızlığında, kararlılık ve azminde ve insanlara karşı katıksız bir dürüstlük ve samimiyet beslemesinde aramak gerekir.Öte yandan İmam, Feyziye Medresesinde yapılan katliamın 40.günü münasebetiyle 1962 yılında yayınladığı mesajında ise İslam ülkeleriyle Arap devletlerinin başındaki yöneticilerin gâsıp ve işgalci siyonist İsrail'e karşı verdikleri savaşta İran milletiyle ulemasının da onlarla birlikte ve omuz omuza olduğunu vurgulayarak şah rejimiyle İsrail arasında imzalanan antlaşmaları geçersiz bulunduğunu hatırlatarak bu antlaşmaları kınamıştır.
15 Hordad Kıyamı
Zorba Şah rejimi aleyhindeki bu protestoların ardından İmam Humeyni Hicri-Şemsi 13 Hordad 1342' (5 Haziran 1963) ye rastlayan Aşure merasimi sonrası Feyziye Medresesi'nde tarihte "15 Hordad Kıyamı" olarak bilinen kıyamın başlangıcı sayılan o tarihi konuşmasını yaptı.İmam Humeynikonuşmasında şaha hitaben şöyle haykırıyordu "Sana nasihatte bulunuyorum efendi! Sayın şah efendi!... Ey şah efendi... Bu işlerden el çekmeni öğütlerim sana!.. Oyuna geliyorsun!.. Günün birinde gitmen istenirse buna herkesin şükretmesini istemem!.. Eğer dikte ettiriyor ve yazıp senin eline tutuşturarak "oku" diyorlarsa, üzerinde düşün biraz... Nasihatimi dinle... Şah ile İsrail arasında ne ilişki var ki Emniyet Teşkilatı "İsrail'i konuşmayın!" diyor?!.. Şah, İsrailli mi ki ?!"
Bunun üzerine Şah hemen bu kıyamın derhal bastırılması emrini verdi. İşe İmam'ın yakın adamlarından başlandı ve 14 Hordad akşamı birçok inkılâbî müslüman tutuklanarak geceyarısı saat 3 sularında (hş. 1342 Hordad'ının sabah vakitlerinde) merkezden gönderilen yüzlerce komandoyla İmam'ın evi kuşatmaya alındı ve gece -teheccüd- namazı kılmakla meşgul olan İmam seccade üzerinde tutuklanarak olağanüstü güvenlik tedbirleri içinde telaşla Tahran'a götürülüp Orduevi'nde nezarette tutulduktan sonra aynı gün akşam vaktine doğru Tahran Kasr Zindanı'na nakledildi.
15 Hordad sabahı, İslam İnkılabı Rehberi’nin tutuklandığı haberi Tahran, Meşhed, Şiraz ve diğer şehirlere de yayıldı ve Kum'da yaşanan facianın bir benzeri de bu şehirlerde yaşandı.
İmam Humeyni Hicri Şemsi 4 Aban 1343’te yayınladığı inkılâbi bir bildiride şöyle diyordu: "Dünya şunu bilsin ki İran ve diğer müslüman milletler ne çekiyorsa hep yabancıların elinden çekmektedir. Amerika'dan çekmektedir. Müslüman milletler, başka Amerika olmak üzere, yabancılardan nefret etmektedir! İsrail ve yandaşlarını destekleyen, Amerika'dır.Müslüman arapları evinden barkından, yerinden yurdundan edip avare hale getirmesi için İsrail'e güç veren, Amerika'dır." Kapitülasyon tasarısının kabulünün İmam tarafından ifşa edilmesi 1343 Aban ayında İran’ıyeniden kıyamın eşiğine getirdi.
Böylece Hicri-Şemsi 13 Aban 1343 ( 4 Kasım 1965) günü geceyarısından sonra, Tahran'dan gönderilen özel komandolar bir kez daha İmam'ın Kum'daki evini kuşattılar. İmam hemen tutuklanacak ve hiç vakit geçirilmeden tam bir gizlilik içinde Tahran Mehrabad havaalanına götürülecek önceden hazırlanmış askeri bir jetle özel askerî ve diğer güvenlik görevlilerinin sıkı kontrolü altında Türkiye’ye götürülecekti.
Ertesi günün akşam gazeteleri, Savak'tan aldıkları talimatla "İmam'ın, ülkenin güvenliğine karşı eyleme girişme suçu"yla (!) sürgün edildiği haberini yayınlamışlardı. O günlerde İran'da estirilen hafakan ortamına rağmen bütün ülkede protesto ve itirazlar başladı; Tahran kapalıçarşı esnafı yürüyüş düzenleyerek olayı protesto etti, dînî ilmiye medreselerinde uzun bir süre ders yapılmadı, uluslararası kuruluşlarla teşkilatlar ve taklid mercilerine binlerce imzalı mektuplar ve protesto yazıları gönderildi.
İmam’ın Türkiye’deki ikamet süresi, Ankara’ya gittikten ve buradan da Bursa’ya götürüldükten sonra 11 ay sürdü ve şah rejimi bu süre zarfında İran'daki mukavemetin geri kalan kısmını şiddet kullanarak bastırıp iyice sindirdi. İmam'ın İran'da olmamasını fırsat bilen Şah Amerika'nın istediği reformları süratle uygulama safhasına geçirdi. Bu arada Türkiye'deki sürgün ayları, İmam'a değerli eseri "Tahrir'ul Vesile"yi kaleme alma fırsatı kazandırdı.
İmam'ın Türkiye'den Irak'a Sürgünü
İmam Humeyni Hicri Şemsi 13 Mehr 1344 tarihinde büyükoğlu Ayetullah Hacı Mustafa ile birlikte ikinci sürgün beldesine, yani Irak'a götürüldü. İmam Necef'te 13 yıl süren sürgün hayatı boyunca çektiği sıkıntılara rağnmen hiç bir zaman mücadelesinden vazgeçmemiş, yaptığı konuşmalar ve verdiği mesajlarla zafer umudunu gönüllerde yaşatmıştır.
İslam İnkılabı’nın 1977'de Doruğa Yükselmesi ve Halk Kıyamı
İmam Humeyni 1356 yılının Mordad ayında (1977 yazında) yayınladığı bir bildiride şöyle diyordu: "Yurtiçi ve yurtdışında vuku bulan son gelişmeler ve şah rejiminin işlediği caniliklerin yurt dışındaki mahfil ve matbuatlara yansımış olmasına binâen; yurtiçi ve yurt dışındaki ilmi ve kültürel mahfillerle vatansever ricalleri, üniversiteliler ve islam derneklerin bulundukları yerlerde hiç vakit geçirmeden değerlendirmeleri gereken bir fırsat doğmuş bulunmaktadır: Herkes, hiç çekinmeden açıkça harekete geçmeli, kıyam etmelidir şimdi!"
İmam Humeyni'nin Irak'tan Paris'e Hicreti
İran ve Irak dışişleri bakanlarının Newyork'ta yaptıkları görüşmede İmam’ın Irak’tan çıkarılması kararı alındı.1357 Mehr ayının 2.günü İmam'ın Necef'teki evi Baas güvenlik görevlilerince kuşatıldı. Mehr ayının 12.Günü günü İmam, Küveyt'e gitmek üzere Irak'tan ayrıldı.Ancak Küveyt Hükumeti, İran rejiminin müdahelesi sonucu İmam'ın Küveyt'e girmesine izin veremeyeceğini açıkladı. Bunun üzerine İmam'ın Lübnan veya Suriye'ye gidebileceği ihtimali üzerinde konuşulurken İmam oğlu ile (Hüccet'il islam Seyyid Hacı Ahmed Humeyni) istişare ettikten sonra Paris'e hicret etmeye karar verdi. Mehr ayının 14.günü İmam Paris'e giriş yaptı. Bu arada İran’da giderek yayılan halk protestoları ve ülke genelinde devam eden grevler ve ayrıca İmam’ın şah rejiminin giriştiği sindirme politikaları ile mücadele konusunda verdiği mesajlar, onun lider bir şahsişyet olduğunun her kes tarafından anlaşılmasında rol oynayan unsurlardandır.
14 Yıllık Sürgünden Sonra İmam’ın İran'a Dönüşü
1979 Şubat ayının başlarında İmam'ın İran'a dönmeye karar verdiği haberi bütün ülkeyi sevince boğarken, bütün İran sevinç gözyaşları içinde birbirini kutluyordu.Ondört yıldır süren hasret artık sona eriyor İmam halkın bekleyişleri içerisinde İran’a dönüyordu.İmam vediği mesajlarla bu zor ve kader belirleyici günlerde İran halkının yanında olmak istediğini söylemişti. Kukla şah rejimi Amerikalı general Hayzer’in talimatı ile İmam’ın İran’a gelişini engellemek için ülke hava yollarının dış hat kapılarını kapatmıştı.
Nihayet İmam Humeyni 14 yıllık bir sürgünden sonra kendi iradesi ve uğruna can vermeye hazır milyonluk kitlelerin fedakarca davetleriyle 1 Şubat 1979'a rastlayan 12 Behmen 1357'de vatanına dönmüştür. . Ülkenin dört bir yanından İmam'ı karşılamaya gelen coşku dolu milyonluk kitleler bütün dünyayı şaşkına uğratmış ve İslam inkılabının gerçeklerini örtbas edebilmek için elinden gelen gayreti sarfeden siyonist güdümlü medya bile İmam'ı karşılamaya gelenlerin 4 ila 6 milyon kişi civarında olduğunu belirtmek mecburiyetinde kalarak kısmen de olsa gerçeği itiraf etmişti. İmam’ın dönüşüyle İslam İnkılabı doruk noktasına ulaşmış ve İslam İnkılabı, Dehei Fecr (Şafakta On gün) olarak adlandırılan 10 günlük gibi bir zaman diliminde zafere ulaşmıştır. İmam Humeyni İran Halkının geçekleştirdiği İslam İnkılabının ardından bundan 37 yıl önce, yani 11 Şunbat 1979 tarihinde halk oyu ile İran İslam Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.
İmam Humeyni’(r.a)nin vefatı
İmam Humeynî devrimden on yıl sonra, 4 Haziran 1989’da Tahran’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
İmam Humeyni(ra)’nin eserleri:
Rahmetli İmam Humeyni’nin fıkıh, ahlak, irfan, şiir, siyaset gibi çeşitli alanlarda gerek kendisi tarfından kaleme alınmış, gerekse öğrencileri tarafından derlenmiş kırktan fazla eseri ile binlerce yazısı mevcuttur. Bunlardan bazıları aşağıda belirtilmiştir.
1- Sahur Duası Şerhi
2- "Re’su’l-Calût" Hadisinin Şerhine İmam’ın Haşiyesi
3- "Akıl ve Cehl Ordusu" Hadisinin Şerhi
4- "Fusûsu’l-Hikem"in Şerhine Haşiye
5- "Kırk Hadis" Şerhi
6- Namaz Âdâbı (Âdâbu’s-Salat)
7- "Esfar" (irfani eserler) Haşiyesi
8- Envaru’l-Hidaye fi’t-ta’lîgatu Ale’l-kifaye ( 2 cilt),
9- Risaletu’l-İstishab
10- Risaletu’l-İctihad ve’t-Taklid
11- Risale fi’t-Taleb ve’l-İrade
12- Risale fi’l-Kâ’ideti min Mulk
13- Kitabu’t-Tahâre (4 cilt)
14- Mekâsib-u Muharrame (2 cilt)
15- Risaletu Necati’l-İbad
16- Ayetullah El-Uzma Burucerdî’nin Fıkıh Dersleri
17- Hac Fetvaları
18- Kitabu’l-Bey’ (5 cilt)
19- Kitabu’l-Halel fi’s-Salat
20- Cihad-ı Ekber yada Nefse Karşı Mücadele
21- Fetvalar
22- İrfanî Mektuplar
23- "Re’su’l-Calût" Hadisinin Şerhi
24- "Fevaidu’r-Razaviyye" Şerhine Haşiye
25- Misbahu’l-Hidaye ile’l-Hilafe ve’l-Vilaye
26- "Misbahu’l-Uns"a Haşiye
27- Sırru’s-Salat (Salatu’l-Ârifîn ve Mi’racu’s-Salikîn)
28- Risaletu Likâu’llah
29- Keşfu’l-Esrar
30- Bedayiu’d-Durer fi Kâidetu Nefyi’d-Darar
31- Risaletu fi’t-Teâdul ve’t-Teracîh
32- Menahicu’l-Vusul ilâ İlmu’l-Usul (2 cilt)
33- Risaletu fi’t-Takiyye
34- Risale fi Ta’yîni’l-Fecr fi’l-Leyalî’l-Mukammere
35- Ta’lîka ale’l-Urvetu’l-Vuska
36- Ta’lîka alâ Vesiletu’n-Necat
37- Miras Risalesine Haşiye
38- Tevzihu’l-Mesail (İlmihal risalesi)
39- Tahriru’l-Vesile (2 cilt)
40- Takriratu Durus-i İmam Humeynî
41- İslâmî Hükümet yada Velayet-i Fakîh
42- Hamd Suresi Tefsiri
43- Şiir Dîvanı
44- Siyasî-İlahî Vasiyetname (son mesaj)
45- Sahife-i Nur (İmam’ın mesajları, konuşmaları, röportajları, mektup ve ahkâmı, 22 cilt)
Twitter'da Takip Ediniz. @Irna_Turkish
2012